Home > annelik halleri, günce > Bir Pazar klasiği

Bir Pazar klasiği

Bu sene Cenk’in en yoğun çalıştığı gün: Pazar… Mira ile ben hep başbaşayız.

Geçen Pazar da işe giderken uyandırıyor bizi… Kahvaltıdan sonra, annem ile anneannemlere doğru yol alıyoruz. Yol üzerinde 20 dakika - 20 günlük Yiğit bebeği sevme - annesine moral verme molası ve sonrası anneannemin evinde Pazar günü kadınları buluşması… Anneannem, yengem, annem, ben ve Mira… Hava da çok güzel içim gidiyor. Anneannemi de alıp dışarı çıksak diyorum… Ama dinletemiyorum. 80 yaşından sonra geçirdiği 3 bel ameliyatı yüzünden o merdivenlerden inmesi gözünde büyüyor da büyüyor. Önce “zaten hava da kapandı” diyor. Sonra “sen evinden çıkarsan, burayı kiraya verir, ben senin evine taşınırım, düz ayak ne güzel olur” diyor… “ne güzel olur” diyorum. Yüksek tonlarda sohbet ediyoruz. Yiyoruz, içiyoruz.

Pazar alışverişimiz için çıkıyoruz anneannemden… Havada mis gibi… Biraz dolaşsak pazarın kalabalığında diyorum. Ama Mira daha anneannemden çıkarken uykuya dalıyor ve arabada da devam ediyor… O kadar derin uyuyor ki kıyamıyorum. Zaten böyle bir durumda ben ona kıymaya kalksam, o da gece bize kıyıyor. Annem mevye alıp geleyim bari diyor. Ben, Mira’cım ve içimdeki çatlak sesim baş başa kalıyoruz. O hiç vakit kaybetmeden söylenmeye hazır… “benim tek tatil günüm, kocamın en çok çalıştığı gün olmasın…” diyor. “hşşşt… yavaş ol… koca benim de kocam. keyfinden çalışmıyor ya adam…” diye çıkışıyorum. “böyle konuşup adamın kafasını karıştırıyorsun” diye ekliyorum emin bir tavır ile… Pek işe yaramıyor. Sadece biraz daha kısık sesle söylenmeye devam ediyor. Eve dönüyoruz.

Pazar alışverişini öylece kapının önüne bırakıyorum. “Havanın kararmasına az kalmış, hava da serinlemiş” diye iplemeden, Mira’nın üzerini elime ilk geçen eşofman, hırka ve şapka ile biraz daha sağlama alıp, atıyoruz kendimizi ana kız bahçeye… İlk defa bozuk zeminde yürüyor Mira… Çömeliyor yerden toprak alıyor… Ağaç kabuklarını ve çim kalıntılarını yoluyor. Getirip bana veriyor. Biraz gerisindeyim hep… cep telefonumla bir kaç kare fotoğrafını çekiyorum. Kıza ne giydirdiğimi o an farkediyorum. Altı kaval, üstü seshane :)

Komşu bahçenin köşesinde uyuyan sitemizin kadrolu sokak köpeği Can ve Can’nın arkadaşını görüyor. Pıtı pıtı gidiyor yanlarına… Bu seferde endişeli sesimin sahne almak istediğini hissediyorum ama daha ağzını açmadan “sakın, herşey kontrol altında” diyorum ona da… Mira’ya hiç müdahale etmiyorum, zaten hemen yanındayım. Can sokakta yaşıyor ama aşıları tam biliyorum. Bir kaç sene sonra yanına aldığı arkadaşı da öyle… Hamileliğim öncesi ikiside her akşam iş dönüşünde üstüme atlarlar, kendilerini sevdirmeye çalışırlardı… - uzaktan kadın köpeklerin saldırısına uğruyor izlenimi de vermiş olabilir - Sonradan hamile olduğumu daha insanoğulları anlamazken, üstüme atlamayı birden kesmişlerdi. Mira’cım önce gel gel dedi Can’a… Baktı gelmiyor yanına gidip oturdu. Sevdi. Yumuşak yumuşak… Hav dedi. Hav hav dedi…

Zor ikna ediyorum yanlarından ayrılmaya… Eve giriyoruz… Ellerini yıkıyorum Mira’nın…
“Ellerim tombik tombik,
Kirlenince çok komik…
Kirli eller sevilmez,
Güzelliği görülmez…”

Pazartesi sabahı sıkıntılı uyanıyorum. Yıllardır kurtulamadığım Pazar gecesi ve Pazartesi sendromlarına lanet ederek camın önüne gidiyorum. Bir de ne göreyim. Şurada görüp heveslenip… evdeki parça kartonlara, kimsenin yemediği reçelleri sürmek, üzerine kuş yemi kaplamak suretiyle gerçekleştirdiğim yemlik projem, kuşlar tarafından 2 gün içinde keşfedilmiş. Oysa annem Abant’taki yemliği anlamalarının aylar aldığını söylemişti. Şehirli kuşlar daha mı zeki… yoksa hayatta kalabilmek için daha mı uyanık olarak evrimleşiyorlar? Bilmiyorum… Mira’cım da benimle camın önünde… Kuuu kuu diye sesleniyor. Ben de bu gaz ile bu haftayı tamamlamak üzereyim :)


bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Mart 12th, 2009 at 13:00 | #1

    Ah o yanlız pazarlar cumartesiler bende az konuşmadım kendi kendime… Ama geriye dönüp baktığımda hatta bugün sabah tesadüfen karşıma çıkan bir başbaşa görüntümzü izlediğimde keşke daha da fazla olsaymış o anlar dedim içimden.
    Ne mumhane ne şişhane bense tarz olmuş tatlı miranın kıyafeti tarz :)

  2. Mart 12th, 2009 at 13:25 | #2

    Nasıl da mutlu,heyecanlılar dışarda..Oh temiz hava yarasın kan olsun can olsun tatlı Miracığa..:)

    Bu arada fotolar ne kadar güzel..Mahsuru yoksa markasını öğrenebilirmiyim makinenin..Reklam olur dersen;) mailime de yollayabilirsin..

    Sevgiler..

  3. Mart 12th, 2009 at 14:01 | #3

    İlkay… ben de keşke demeyi bırakıp tadını çıkartmaya çalışıyorum. teşekkürler…

    Esra… fotoğrafların bir kısmını - videoların tamamını cep telefonumla çekiyorum - Nokia N95… fotoğraf makinam ise Nikon D80 (18-135mm)…

  4. Mart 12th, 2009 at 14:53 | #4

    İçindeki çatlak ses kısmında aklıma Saten Şehvetli Hanım ve Anaç Sütlaç Hanım geldi :) Sendeki baskın ses Anaç Sütlaç bir kere biliyorum, diğer seslere aldanma!!.. Mira yine pek şık, pek tatlı, pek miniş.. Şanslısınız hemen evin önünde doğayla bütün bir bahçeniz var…

  5. Mart 12th, 2009 at 15:50 | #5

    Şekerim bir kere Mira’ya çuval giydirsen yakışır, bu şirinlik varken. Yemlik fikrine bayıldım, yapayım hemen diye düşündüm ama bizim sitenin etrafında çok kedi var diye vazcaydım. Meleğim de kuşlara şuşş diye sesleniyor.
    Ah, o iç sesler. Hem iyi ki varlar, hem de bazen çok can sıkarlar. Pazar yalnızlığı üzerine üstelik kocan evde olup yalnız olmak üzerine bilhassa da son altı aylık dönem üzerine kitap dahi yazabilirim. Eşi doç. olmaya hazırlananlar için rehber niteliğinde bir çalışma olur herhalde. Doç. oldu ne değişti diye sorma sakın olur mu?
    Ayol madem öyle niye pazarları görüşmüyoruz ki biz? Bu pazar kısmetse dönüyoruz (sabah 03.30 gibi Ank.dayız İnş.) Haftaya pazara filan bir şeyler ayarlayalım.
    Öperiz,
    ç.- s.

  6. Mart 12th, 2009 at 16:11 | #6

    Klasik haftasonları benimde favorimdir ama ben de kocasız olarak geçiriyorum o günleri malesef. Olsun sağlığımız yerinde en önemlisi o. Mira herzamanki gibi tatlı ve güleryüzlü evinizin bahçeli bir alanda olmasıda çok güzel kuşlar çiçekler bahar derken bak Miracık yürüyor bile annesi.Zaman durmuş gibi gelsede çoğu zaman aslında akıp gidiyor…

  7. Mart 12th, 2009 at 18:16 | #7

    ah ben de tek başıma geceler gündüzlerde aynı şeyleri söylüyorum. ama yine de ara sıra pazarları birlikteyiz. buna da şükür!
    sevgiler
    gorki

  8. Mart 14th, 2009 at 16:54 | #8

    Mira açık havada ne mutlu pozlar vermiş.Maşallah.Yemlik projende yaratıcı olmuş,bizde camın önüne kuş yemi koyuyoruz ama tık yok begüm doğmadan sinir olurdum penceremin önü pisletiyorlar diye şimdilerde gelsin istiyorum/z ama yüz vermiyorlar..
    Sevgiler

  1. No trackbacks yet.