Home > Ankara, beslenme, paylaşmalık > Doğal ve bilinçli beslenme üzerine…

Doğal ve bilinçli beslenme üzerine…

Kasım 12th, 2009 banu Leave a comment Go to comments

Gittik geldik ay geçti üzerinden hala yazamadım şu Singapur ve Avustralya hikayelerimizi… Duruma “dijital fotoğraf icat oldu mertlik bozuldu” diye bir mazeret sunasım var. Hele Mira ve dayısı Süha, ezkaza fotoğraf makinası ile bir araya geldiklernde durum iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Tabi bunları ayıklama düzenleme işi de benim başıma kalıyor… ki… bu konuda da sinirlerim alt üst durumda… Geçen ay uzun zamandır ertelediğim bu işe el attım - ve elimde kaldı :P Mira’nın doğumundan itibaren olan tüm fotoğraf ve videoları ay ve hatta gün bazında abartılı bir hassasiyet ile pek güzel düzenledim. sakınan göze çöp batar denir ya, işimin bitmesi ile çalıştığım harddisk bozuldu :( Resimler zar zor kurtarıldı ama aynı şeyleri sil baştan yapmam gerektiği için salak gibi hissediyorum kendimi… Bir de sürekli Avustralya ve Singapur’u unutmadan yazmalıyım karın ağrısı ile dolaşıyorum, fotoğraf olmadan da başlayamıyorum ya… Böylece başlıkla alakasız bir giriş yapıp, içimi döküp, alakasız bir de fotoğraf koyduktan sonra konuyu toparlayım… Etraftan genetiği ile oynanmış ürünler, tarım ilacı artıkları, salgın hastalık haberlerini duydukça aklıma Avustralya geliyor. Tepelerinde dünyanın başlarına açtığı ozon tabakası deliği ile oturmalarına rağmen bu kadar mı sağlıklı ve huzurlu yaşayan bir ülke olur yani… Aklıma geldikçe kıskanıyorum, elimde değil…

Yine de burada istediğimiz gibi yaşayabilmek için kendi mikro düzenimizi yaratmaya çalışıyoruz. Şu yanda gördükleriniz annemin balkonunda yetiştirdiğimiz patateslerimiz… Organik, GDO’suz, tazecik balkon mahsülleri bunlar… Sadece balkondan aldığımız fasülyeler ile derin dondurucuyu da doldurduk ya sırtımız yere gelmez bizim. Bu yaz başında bahçede ciddi bir üretime girme hayalim vardı ama olmadı. Yine de bolca kiraz domates, frambuaz ve semizotu aldık ya… Seneye kimse beni tutamaz.

Bu sene kendi bahçemize istediğimiz ilgiyi gösteremedik ama kendimize bir köy bulduk :) Haftada bir gün oradan tazecik toplanmış ürünler ile dolu kutularımızı aldık. Annem ile paylaştık. Hatta kabak üretiminin çok olduğu dönemlerde konu komşumuz bile nasiplendi bizim Güneşköy kooperatifi kutularından… Yandaki zeytinyağlı yemeğin malzemelerinin çoğu son gelen kutudan… Güneşköy ıspanaklarının kökleri, yeşil domatesler, incecik pırasalar, kızarmış biberler, kereviz, havuç… Tanıştığımızda sebze yemeyen kocamın en favori yemeklerinden biri bu oldu ya… herşey ve herkes değişebilir diyeceğim, yeter ki istensin…

Yakınlarda Ankara’da yaşayan, sağlıklı doğal ve bilinçli beslenme konusunda hassasiyet gösterenleri ve onlara uygun hassaslıkta üretenleri bir araya getirecek bir iletişim platformu kuruldu. Grubun google grup sayfasına göz atarsanız bu aracısız doğal ürün organizasyonunun katılım ve işleyiş prensiplerini görebilirsiniz. İlk üreticiler ile tanışılmaya ve siparişler verilmeye başlandı bile… Ben bu satırları yazarken grubun yöneticisi Ceyhan Temürcü‘den güzel bir mesaj düştü posta kutuma… Tam anlatmak istediklerimi güzelce toparlamış… Özetin özeti ise söyle…

…yapabileceğiniz şeyler var!

Gerçek değişim ancak yaşam pratiklerimizi değiştirmemizle mümkün olacaktır.

Sahte gıdalara olan bağımlılığımızı belki hemen ortadan kaldıramayız, ancak bir yerden başlayabiliriz:

  • Doğal ürünlerin önünüze gelmesini beklemeyin. Bunları aktif bir şekilde arayın, bulun ve edinin. Siz talep etmedikçe, erişmek için mücadele etmedikçe kimse doğal gıdaları önünüze getirip sunmayacaktır.
  • Elinizden geldiğince kendi gıdalarınızı üretin. Bir pencere önü, bir balkon, hele de bir bahçe, küçük ölçekte de olsa ailenizin ihtiyacını karşılayacak kadar yiyecek üretmenize olanak verecektir.
  • Evde yapabileceğiniz yiyeceklerin hazırlarından mümkün olduğunca kaçının. Un, şeker, pekmez, yağ, vs. gibi temel malzemelerin mümkün olduğunca doğal ve sağlıklı olanlarını tercih edin.
  • Yerel düzeyde doğal/organik üretim yapan çiftçi ve kooperatiflerden ürün temin edin. Mümkünse sezon aboneliğine geçin (Örneğin Ankara’da Güneşköy Kooperatifinin haftalık sebze kutusu uygulaması: www.guneskoy.org.tr)
  • Aracısız doğal ürün organizasyonlarına katılın ve etkin rol alın. Örneğin Ankara’daki Doğal Besin, Bilinçli, Beslenme grubu (http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme). Mutfak girdilerininizi olabildiğince bu tür organizasyonlardan sağlayın. Böylece güvenilir çiftçilerden toplu siparişler yapabilir, gerektiğinde çiftliklere ziyaretler gerçekletirebilirsiniz. Hem siz sağlıklı beslenmiş, hem de doğa dostu tarım uygulamalarını desteklemiş olursunuz.
  • Doğal (organik, ekolojik ya da güvenilir) ürünlere erişimde belirli bir maliyet artışını göze alın. Önceliklerinizi belirleyin ve bazılarını değiştirmeye hazır olun.
  • bunlara da göz atabilirsiniz…

    1. Kasım 13th, 2009 at 08:41 | #1

      Bence b.şehirlerde oturanlar için çok önemli bir olay sebze ve meyve güvenliği.Yalnızca şuna dikkat etmek lazım gdolu tohum mu yada değil mi…Bu arada benim kendi gözlerimle şahit olduğum şey var ki bu yıl köyde herkes domateslerine acaip ilaç veriyordu çürüyecek diye…farkında bile değillerdi ne kadar zararlı olduğunun ve miktarı da yoktu.herkes kendi kafasına göre yapıyordu..Tohum desen artık kimse geçen yıl ki ürününden tohum ayıramıyor. herkesin elinde küçük poşet tohumlar…onlarda da genetik şifrelenmiş en fazla 2 yıl ekim yapılıyor .tohum ayırıp 3. yıl ekersen otomatik olarak ürün vermiyor.Tarım alanında atılım yapmamız gerekirken toprak ağası !bakanlarla çok zor bu iş çooook…..

    2. Kasım 13th, 2009 at 11:28 | #2

      herşeyde, her konuda haklı bazende haksız bir endişe oluştu.
      bu beni çok sıkıyor, üzüyor, yoruyor…….

      galiba Avustralyadakiler kadar tehdit altında olmamamıza rağmen daha mutsuz ve sağlıksız olmamızın sebebi çok birçok insani duyguyu gittikçe unutuyor olmamız!
      para önceliklerin başına alındıkça bu böyle gideeeeer.

      sağlıklı günler için sağlıklı beslenmeler diler, Avustralya+ singapur maceralarınızı özellikle uçakta mirayla uzun zaman geçirme kısmının üzerinde durmanızı rica ederek, en kısa zamanda yazmanızı beklerim. (Zira böyle bir yolculuğun arefesinde bu korku bizi caydırıyor.)
      sevgiler.
      esma

    3. Elif
      Kasım 21st, 2009 at 08:01 | #3

      Banucum, tüm bu bilgiler için çok teşekkürler. Bir sorum olacak. kasım sonuna kadar üretim olacağı yazıyor sitelerinde. Şu an verilen siparişler daha çok bakliyat üzerine mi? Bir de ödemeyi nasıl hallediyorsun?
      Sevgiler

    4. Kasım 27th, 2009 at 14:44 | #4

      Elif’cim, Guneskoy’e sezon başında üye olunuyor. Kredi kartı ile veya banka havalesi ile ödeme yapabiliyorsun. Hatta taksitle dahi ödeyebiliyoruz. Güneşköyden son kutularımızı aldık. Bu sezon kapandı…
      Diğer organizasyonlarda… Ya aramızdan biri ücretleri topluyor. Ya da teslim aldıktan sonra üreticinin hesabına yatırıyoruz. Diğer üreticilerden bu ara elma, un, bakliyat, yağ gibi siparişler verdik. Zincire başka üreticiler eklendikçe ürünlerde çeşitlenecektir…
      Sevgiler,
      Banu

    5. Kasım 27th, 2009 at 15:51 | #5

      Esma’cım biraz geç oldu farkındayım. Biz bu ara gerçekten leyleği havada gördük. iki ay içinde ikinci kıtalar arası uçuşu yapıp Amerika’ya geldik… Yol şimdi de öncekilerde de kolay geçti… yemek, aktivite, uyku, yemek, aktivite, uyku…

    6. eda
      Aralık 28th, 2010 at 17:53 | #6

      banu hanım blogunuzu bugun kesfettim ve cok begendım.guneskoyden alamadıgınız zaman sebze ve meyvelerınızı nerden temın edıyorsunuz?mutlaka ekolojık organık olmasına dıkkat edıyor musunuz?bu ıs gercekten benı cok yoruyor kendımı cok yıpratıyorum.deneyımınzı yazarsanız cok sevınırım sevgıler eda

    7. Aralık 29th, 2010 at 08:59 | #7

      Eda hanım, hoşgeldiniz :) Sizi çok iyi anlıyorum… Ben de bir dönem bunun stresini yaşadım, sonradan kolayladım diyebilirim. Aldığım ürünlerin olabildiğince ekolojik-organik olmasına dikkat ediyorum. Ancak kafamı karıştırıcı supermarketlerden küçük ihtiyaçlarım dışında uzak durma çabasındayım - bu durum stresimi kesinlikle azaltıyor, görmeyince almıyorum. Bunun için öncelikle alışverişlerimi mümkün olduğu kadar planlı yapmaya çalışıyorum. Annemin balkonunda ve kendi bahçemde yetiştirdiğim sebzeleri donduruyorum. Ayda bir Doğal Bilinçli Beslenme Grubu’nun toplu siparişlerine dahil oluyorum. Kalan meyve sebze ihtiyacımı Ayrancı Organik Pazar’dan temin ediyorum. İhtiyacımdan fazla almamaya çok dikkat ediyorum.

    8. eda
      Aralık 29th, 2010 at 16:44 | #8

      banu hanım cevabınız ıcın çok teşekkur ederim.bugun yazılarınızı buyuk keyıfle okudum ve okumayada devam edıyorum.ben o kadar takık oldum kı herseye tatıle arkadaslarıma bıle gıdemıyorum tatıl rezervasyonumuzu bıle ıptal ettırdım oralarda ne yer dıye.ınsallah bende bu ısı bellı sınırda yapabılırım.tatıl esnasında nasıl dıkkat edıyorsunuz?hersey gonlunuzce olsun tesekkur ederım

    9. Aralık 30th, 2010 at 02:56 | #9

      benim kontrolümde olmayan şeylere çok takılmama ve üzmeme şeklinde bir karar aldım :) ek gıda sürecinin tamamlanması ile birlikte - hemen hemen 1 yaşından biraz sonra - benim işim gereği ailecek çok sık seyahat etme durumunda kaldığımız için, zorunlu olarak rahatladım. Artık seyahatlerde yanıma sadece bir miktar atıştırmalık kuruyemiş-kurumeyve alıyorum hepsi o… İş için gittiğimiz herşey dahil tesislerde kullanılan hazır gıda oranı çok rahatsız edici boyutta… aralarından olabilecek en sağlıklı yiyecekleri sebze yemekleri, ızgara balık gibi seçimleri yaparak durumu idare ediyoruz. Dediğim gibi kontrolüm altında olmayan şeylere stres olmuyorum.
      Kendi tatilimizi planlarken ise daha çok küçük yerel otel veya ev kiralama gibi yollara başvuruyoruz. Yemek yiyeceğimiz yerlerin organikliğini düşünmüyorum, zaten yerel tatları aradığımız için de içim çoğu zaman rahat oluyor…
      Dışarıda yemek, evde yemek mevzuunda… kafamda şöyle bir oran oluyor. ben evdeki beslenmemizi sağlıklı bir şekilde kontrol altında tutabilirsem tüm beslenmemizin %80i oranında bir iyileştirme sağlarım. yani bardağın dolu tarafına bakıyorum :)
      Sevgiler,

    1. No trackbacks yet.