Home > haftanın menüsü > Hızlı geçen haftanın geciken menüsü…

Hızlı geçen haftanın geciken menüsü…

Kasım 20th, 2008 banu Leave a comment Go to comments

Geçen hafta annemler Abant’taydı. Koca donlunun bahçesinden çırpma fasulye ve kuzu ıspanak almış. Köyden Fatma ile çıkıp ağaç mantarı toplamış… Bolu’dan eli kolu yüklü döndü. Bize mantar topladıklarını söylediği için menüye eklemiştim ama ıspanak ve fasülye sürpriz oldu. Ağaç mantarı dedikleri marketlerde satılan istiridye mantarı gibi etli… Bir kısmını hemen biber ve soğan ile sote pişirdik. Afiyetle yedik… Kalanını kavurup, buzluğa kaldırdık. Ispanak için de menüyü değiştirdik. Annemin önerisi ile kıyma yerine ıspanağı mantar ve yeşil mercimek ile pişirdik. Harika oldu, karnivor kocam dahi beğendi, sizde deneyin… Çırpma fasülye dedikleri ise tarladaki fasülyenin sonu oluyormuş. Bol taneli… Taze fasülye ile kuru fasülye arası bir yemek oluyor piştiğinde… çok lezzetli… kendi fasülyesini yetiştirenlere tavsiye olunur.

Geçen hafta Portakal ağacının iki tarifini denemeye oturdum. İlki Közlenmiş Domates Çorbası… tarifi bire bir uyguladım. Sonuç ne yazık ki pişirirken evi saran kokusu kadar cazip değildi. Ancak soğan ve sarımsağın fırında közlenirken ki kokusu o kadar iştah açıcıydı ki Kestaneli Sebze Çorbası tarifini neredeyse tamamen değiştirmeme neden oldu :) Fırın tepsisine 1 büyük soğan, 1 baş sarımsak, 1 kereviz, 1 patates, 1 iri havuç, 4 tane domates ve 20 adet çizilip sıcak suda bekletilmiş kestaneyi koyup, 175 derecede 1 saat közledim. Tüm malzemeyi doğradım. 1 litre tavuk suyu ile kaynatıp, blenderdan geçirdim. Sonuç beklediğimden biraz daha tatlı ama hiç fena değildi. Kestane miktarı konusunda gözüm doymuş olsa ve tarifin orjinalindeki miktara sadık kalmış olsam daha iyi olabilirdi… Ama Mira çok beğendi, o ayrı :) Bu tarif üzerine gelecekte çalışacağım…

Sevindirici bir haber… Bu hafta Ayrancı Organik Pazar’ı çok kalabalıktı. Yazın ben “kimse gelmiyor buraya, herhalde yakında kapatılar” diye üzülürken, eşim hep “merak etme kışa kadar dayanırlar ise Ankara gelir buraya” diyordu. Haklıymış… Fiyatlara da biraz daha dikkat ettim bu hafta… Çok çok farklı gelmedi… 2YTL - ıspanak, 1YTL soğan, 2YTL patates…

Farkettim… Ekolojik, organik, doğal ürün… köy mahsülü… en iyisi, en sağlıklısının peşinde olacağım derken Mira’dan sonra bu konuya iyice takık dolaşıyorum.

Sadi Çelik’in Radikal II’de yayınlanan ORGANİK TARIM, DOĞAL TARIM MIDIR? yazısı bildiklerimden çok farklı bir şey söylüyordu.  “Organik tohumlar şu anda üç-beş büyük tekel tarafından üretiliyor ve tüm dünyaya dağıtılıyor. Tüm dünyaya bu tekellerden yayılan tohumlar ise biyoçeşitliliği ve güvenliği, yani bir anlamda da farklı coğrafyalarda farklı çeşitlilikte ürün yetiştirilebilmesini engelliyor” demiş. Okuduğumda önce dondum kaldım. İlk başta organik de yemeyeceksek, ne yiyeceğiz dedim… Sonra kendime geldim…

Gerçekten iyi yediklerimizle, iyi… Kötü yediklerimizle, kötü oluyoruz… Biz ne yiyorsak, o oluyoruz… ama kontrol edemeyeceklerim için endişelenerek durmaktansa, aktif çözümleri tercih ederim… Serkan Yimsel’in Neden Organik ? dosyası ve yine Serkan Yimsel’in Sadi Çelik’in yazısı hakkındaki yorumu organik mevzuunda okunması gereken güzel yazılar…

Ben sağlıklı ürünler için bugday.org‘da gördüğüm aşağıdaki sınıflandırmayı çok beğenirim… o yüzden buraya da ekliyorum…

Ekolojik (organik) ürün: Üretimden tüketime her aşamada sertifikalandırılmış, firma ya da çiftçi dışında üçüncü şahıslar tarafından kontrolü yapılmış, hiç bir aşamasında kimyasal girdi kullanılmamış, mutlaka ekolojik belgesi bulunan ürünler.

Doğal ürün: Sertifikalandırılmamış, ama üreticinin kimyasal ürün kullanmadığına dair güvence verdiği ürünler… (Bir standardı yoktur, istenirse sertifikasyon firmaları gerekli analizlerden sonra doğal ürünler için de sertifika verebiliyorlar.)

Köy ürünü: Geleneksel yöntemlerin kullanıldığı, sosyo- kültürel dayanağı olan ürünler… Bir standardı yoktur.

Doğadan toplanan yabani ürün: Tamamen doğal koşullarda kendi kendine yetişen sürdürülebilirliği doğal döngüye bağlı olan ürünler…

Son olarak, benim için artık ekolojik, organik, doğal ürün… farketmiyor… biz -tüketiciler- yoğun tarım ile üretilen gıdalar yerine yukarıda sıraladığım gıdaları talep ettikçe… Meyve sebzeyi mevsimine göre tüketmeye özen gösterdikçe… büyük marketlerin manav reyonları yerine organik veya yerel pazarları tercih ettikçe… çocuklarımızı ileride balık tadında tavuklar, kabak tadında salatalıklar yemekten koruyabilecek, geleceklerini kurtarabileceğiz.

Yine yazdım da yazdım ama yazıya başlama amacım olan haftanın menüsüne hala gelemedim. Bu da benim sorunum galiba… her şeyi anlatmaya “dünya gaz ve toz bulutuydu” diye başlıyorum. Neyse en nihayetinde gelelim bu haftanın menüsüne

Bugün Çarşamba ve bu haftaya başlarkenki ilk menü de bu değil… Mira’cımın menüsünü, kabızlığa karşı önlem olarak, biraz daha sebze ağırlıklı hale dönüştürdüm. Bizim için ise mutfata asılı eski menümüzde Evcini’nden ne zamandır denemek istediğim tarifler var. (Dane-i Yeşil ve Sarma Aşı) Ancak hafta ortasında görüyorum ki haftamız saray mutfağına yakışır dinginlikte olmayacak. O yüzden, ben de bu akşam, niye almışım ben bunu diye bir kenara attığım yemek kitaplarından birini aldım elime: Rachel Ray - 365 NOREPEATS A Year of Delicious Different Dinners… Rachel Ray’in özellikle ses tonuna deli oluyorum ama denk geldiğimde de izlemeden duramıyorum. Neyse ki Türkiye’de en azından kendisini bir başkası seslendiriyor :) Kitaptan 30 dakikada hazırlanabilecek 2 ana yemek ve 1 makarna sosu seçtim. Makarna sosunu biz beğenirmiyiz bilmiyorum ama içimden bir his Mira’cımın bayılacağını söylüyor. Tarifleri kendime göre modifiye etmeyeceğimin garantisi yok ama tüm sonuçları haftaya paylaşırım.

Bu arada bu kadar doğal beslenme savunuculuğundan sonra konvansiyonel mutfağın kraliçesinden tariflere yer vermem ayrı bir ironi… biliyorum :) Eski bir arkadaşım da hep hayret etiğini söylerdi… hem Hollywood’un gişe filmlerini, hem de bağımsız sinema filmlerini sevebilmeme…

Pazartesi
öğle: Balkabaklı Çok Tahıllı Muhallebi
akşam: Kestaneli Sebze Çorbası (buzluktan) + Bahçeden Etli Fasulye

Salı
öğle: Mercimekli Kereviz Yemeği
akşam: Zeytinyağlı Pırasa + Mantar Sote + Şehriyeli Pilav

Çarşamba
öğle: Karnıbahar + Brokoli + Kereviz üçlüsü
akşam: Sebze Çorbası + Kalan yemekler

Perşembe
öğle: Sebzeli Ciğer Püre (Annabel Karmel - Yaşasın Mutfakta Annem var kitabından)
akşam: Ispanak, Mantar, Balkabağı ve Fındık soslu Makarna (Rachel Ray’in kitabından… kısa bir isim koysaydı dediğim bir tarif - 28)

Cuma
öğle: Pancar+Tavuk Suyu küpleri ve Pirinç ile Çorba
akşam: Kıymalı ve Peynirli Roll + Yoğurt sos ile (Rachel Ray’in kitabından - 301)

Cumartesi
öğle: Karnıbahar, Tatlı Kırmızı Biber, Mısır üçlemesi
akşam: kaçamak günü dışarıda yenecek…

Pazar
öğle: Mercimekli Ispanak + Yoğurt
akşam:  Tavuk no:14754 :) Fesleğen ve Hardal soslu (Rachel Ray’in kitabından - 295) + Salata

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Kasım 20th, 2008 at 08:08 | #1

    Banucum, organik pazarı ben de çok seviyorum evimizin de dibi neredeyse. Son 2-3 haftadır gidemedim ama bakılırsa fiyatlarda hakikaten düşüş mevcut. Belki de bu yüzden kalabalıklaşmıştır. Sevindim. Yalnız organik organik diyorlar ama hem bir anne hem de kimya müh. olarak tamam üretimleri organik olabilir, ilaç kullanmıyor olabilirler ama tohumları GMO (Genetically modified organisms) olduktan sonra benim icin cok dafarketmiyor. Örnek verecek olursak, piyasadaki neredeyse tüm mısırlar GMOlu ürünler. Ha vermeyecek miyiz?? Evet vericez tabii ki en azından ben vericem ama dediğin gibi organik, doğal, köy ürünleri tercih sebebi olacak.. Miracımı öperim…

  2. Kasım 20th, 2008 at 09:51 | #2

    Söyledemeden geçemeyeceğim 2 fotoğrafa bayıldım :) çok tatlı bir poz
    organik gıdalar Mira’ya afiyet bal şeker olsun …

  1. No trackbacks yet.