Bacak bacak üstüne atmayı geçtim, bacaklarım hafif ayrık oturuyor, ufak ufak iki yana sallanarak yürüyorum. Mira’yı kucağıma alıp bir kat merdiven çıkınca köpek gibi solumaya başladım. Zaten toparlak yüzüm artık tostoparlak… Uçlarından al deme gafletinde bulunduğum Osman’ın, saçlarımı 25cm. kısatması da cabası oldu… Hamileyim ve kocamanım… Henüz 24. haftada olduğumu ve bundan sonra önlenemez bir hızla büyüyeceğimin idrak etmiş durumdayım :S Dün itibarı ile de beklediğim gebelik diyabeti teşhisimi doğrulattım ama Pazartesi’ne kadar duymamazlıktan gelmeye karar verdim.
2011′e girerken bu akşam için bir son dakika organizasyonu yaptık. Benim eve sığma gibi bir şansımız olmayacağı için cümbür cemaat annemin evinde toplanacağız. Biz küçük çocukken de annemle babam aileyi ve aile kadar yakın arkadaşlarını toplardı… Birlikte yemek yenir, tombala oynanır, dansöz izlenir… Azıcık büyüdüğümde tüm atraksiyon bittikten sonra başlayan Pop Saatini dört gözle beklediğimi hatırlıyorum. Hatta sonrasında gençler bir korku filmi bile patlatırdık 3 kardeş olmanın avantajını en çok böyle akşamlarda çıkartıyorduk.
2010 biterken ne diyeceğimi bilemiyorum. Başlarken çok bir şey beklemiyordum. 2010 iyimiydi mi? Kötü müydü? Sadece tuhaf bir yıl oldu diyeyim Artık 2011′i ve bize getireceği oğlumuzu bekliyoruz… - sahi oğlumuz olacağını da yazmamıştım değil mi? kısa zamanda bir hamilelik durum değerlendirmesi yapsam iyi olacak - Aralık ayını karla bütünleştiren aklımın bir oyunu mu; bilmiyorum ama kesinlikle krismısıydı/yılsonuydu/yılbaşıydı hiçbir havaya girememiş bulunmaktayım. Neyseki yıl bitmeden aklım başıma geldi… İlk sebebimiz malum; okulundaki yeniyıl ruhunu her fırsatta eve taşıyan ve dün sabah gözünü açar açmaz… - annnneee noel babanın vediği kırmızı oyuncak baston değil şekermiş… biliyomusun, beni kandırmıştın… ama noel baba yine gelince ben o şekeri yiyebilir miyim?
…diye taaaa geçen krismas Amerika’da ailesi yemek yemekte olan bir noel babanın kendisine verdiği şekeri ve benim yememesi için yaptığım numarayı kafama kakan tatlı cadım Mira’m… İkinci sebebim ise sürpriz oldu… dışarıda parlayan güneşe inat, eve giren büyülü Bir Kar Masalı…
Üç güzel insan; Nurturia’da buluştu, bir hayal kurdu… Biri yazdı… Biri çizdi… Biri uyguladı… Çocuklarımıza çok keyifli bir yılbaşı hediyesi yaptılar. Ucundan kıyısından biliyorduk ama onca işlerinin güçlerinin arasında böylesi bir çalışma da beklemiyordum.
Pek yakında IPhone için uygulaması da çıkacak, böylece ilk defa IPhone’da Türkçe içerikli bir masal uygulaması olacak…
EMZİRME REFORMU GEREKLİ ! Çalışan Gebe ve Blogcu Anne‘ye Emzirme Reformu hareketini başlattıp, sahiplendikleri için teşekkür etmeli, daha çok kişiye duyurulmasını sağlamalı… ben bu konuda çok yazmak istememe rağmen tembellik ediyordum. Blogcu Anne herkesten cevaplamasını istemiş, benim de yazmak için bahanem oldu… (okuyanlara burada artık sadece anketler cevaplanıyor gibi gelmeye başlamıştır ama yakında düzelecektir diye not düşeyim )
(1) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98′i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.
Durumun çok parlak olmadığını düşünüyordum ama yüzde 1.3 aklıma bile gelecek bir rakam değildi.
Avustralyalı Makedo firması, çocukların artıkları profesyonel tasarımlara dönüştürebilmesi için çeşitli kitler hazırlamış. Hatta bu ürünleri ile 2010 Red Dot Tasarım Ödüllerinde Mansiyon almış… Tüp halinde sunulan kitlerin içerisinde; 5 yaş itibarı ile çocukların kesme, delme, tutturma, birleştirme gibi işlemleri güvenle yapmalarına yardımcı ve defalarca kullanılabilecek çeşitli aparatlar var. Bu gereçlerin yardımı ile; artık kutular, yumurta kartonları, kumaş parçaları, ambalaj kağıtları, kavanoz ve şişe kapaklarından yapılan işlere bakarmısınız lütfen…