Archive

Archive for Kasım, 2009

Bayramda hava ve yol durumu…

Kasım 30th, 2009 banu 23 comments


Yazmayı ihmal ediyorum bu aralar… Mazaretim; bir ölçü içimden gelmemesi, bolca vakitsizlik, bir tutam da yeni yollar… Geçen bayram Ankara’yı bekleme geleneğini bozduk ya; bir daha dikiş tutturamayacağız sanırım. Bizim Amerika’lıların Hindi Bayramı ile bizim Kurban Bayramımız denk gelince… Baha ile Özge bebek beklerken, küçük kardeş Süha’yı da askere uğurlamak üzereyken hep birlikte olalım dedik. Zaten bayramlar da ailelerin bir arada olması için değil midir?

Türk Havayollarından bu sene içerisinde kullanılması gereken hediye bir biletim vardı, dahası Cenk’e ve anneme birer bilet alabilecek kadar çok da milim… Kendim için “terzi kendi söküğünü dikemez” lafını pek sık kullanırım ama bu sefer “kedi olalı bir fare tuttum” diyorum kendime… Velhasıl tası tarağı topladık Baha’lar ile buluşmaya Amerika’ya yola çıktık. Hoş bizim tas tarak yerine hiç yerleşemedi ya… Göçebe kalmaya devam…

Önce hep birlikte bir kaç gün New York’ta vakit geçirdik. Baha ve Özge’nin bir arkadaşları da bize katılmaya karar verince; biri hamile 7 yetişkin artı bir küçük insan girdiğimiz her mekanda kayda değer bir yer kapladık. Tabi yine en çok Mira eğlendi. Ne de olsa Özge… Baha… Suha… Anneanne… Baba… bir seslendi mi, herkes emrinde… Ha tabi dötü sıkıştı mı da “Anne… üüü… memme…” durumu var. “üüü” kısmını becerebilirsem videoya çekmeliyim. Çoğu zaman hiç ağlak olmayan, sırıtık, muzur bir ifade ile “üüüü” diyor. Türkçe meali “kafamı bozma ağlarım haa…”

Read more…

Categories: gezmelik, günce Tags: ,

Doğal ve bilinçli beslenme üzerine…

Kasım 12th, 2009 banu 9 comments

Gittik geldik ay geçti üzerinden hala yazamadım şu Singapur ve Avustralya hikayelerimizi… Duruma “dijital fotoğraf icat oldu mertlik bozuldu” diye bir mazeret sunasım var. Hele Mira ve dayısı Süha, ezkaza fotoğraf makinası ile bir araya geldiklernde durum iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Tabi bunları ayıklama düzenleme işi de benim başıma kalıyor… ki… bu konuda da sinirlerim alt üst durumda… Geçen ay uzun zamandır ertelediğim bu işe el attım - ve elimde kaldı :P Mira’nın doğumundan itibaren olan tüm fotoğraf ve videoları ay ve hatta gün bazında abartılı bir hassasiyet ile pek güzel düzenledim. sakınan göze çöp batar denir ya, işimin bitmesi ile çalıştığım harddisk bozuldu :( Resimler zar zor kurtarıldı ama aynı şeyleri sil baştan yapmam gerektiği için salak gibi hissediyorum kendimi… Bir de sürekli Avustralya ve Singapur’u unutmadan yazmalıyım karın ağrısı ile dolaşıyorum, fotoğraf olmadan da başlayamıyorum ya… Böylece başlıkla alakasız bir giriş yapıp, içimi döküp, alakasız bir de fotoğraf koyduktan sonra konuyu toparlayım… Etraftan genetiği ile oynanmış ürünler, tarım ilacı artıkları, salgın hastalık haberlerini duydukça aklıma Avustralya geliyor. Tepelerinde dünyanın başlarına açtığı ozon tabakası deliği ile oturmalarına rağmen bu kadar mı sağlıklı ve huzurlu yaşayan bir ülke olur yani… Aklıma geldikçe kıskanıyorum, elimde değil…

Yine de burada istediğimiz gibi yaşayabilmek için kendi mikro düzenimizi yaratmaya çalışıyoruz. Şu yanda gördükleriniz annemin balkonunda yetiştirdiğimiz patateslerimiz… Organik, GDO’suz, tazecik balkon mahsülleri bunlar… Sadece balkondan aldığımız fasülyeler ile derin dondurucuyu da doldurduk ya sırtımız yere gelmez bizim. Bu yaz başında bahçede ciddi bir üretime girme hayalim vardı ama olmadı. Yine de bolca kiraz domates, frambuaz ve semizotu aldık ya… Seneye kimse beni tutamaz.

Read more…

Yaratıcılığa ve harekete davet eden oyuncaklar

Kasım 10th, 2009 banu 8 comments

Çocukken kardeşlerim ve benim en sevdiğimiz oyuncaklar Lego’lardı… Tabi böyle olmasında, o dönem yurtdışında çalışan dayımın, üçümüzün birden gönlünü almak üzere, getirdiği Lego setlerinin büyük katkısı var. Hele aralarında bir mekanik hareketli set vardı ki, babamdan bize pek sıra gelmemişti :) Son zamanlarda gördüğüm iki oyuncak, MOOV ve kiditec bana mekanik legoları ve o günleri hatırlatıyor. Bu oyuncaklar ile çocuklar lego misali parçaları bir araya getiriyor, çeşitli araçlar tasarlıyor, dahası bunlara binebiliyor, ev içinde veya dışında kullanabiliyor.

Kiditec bu sene ki Kind+Jugend fuarında oyuncak dalında inovasyon ödülünü aldı. Kiditec parçaları basit bir vidalama sistemi ile sağlam bir şekilde yatay veya dikey birbirine bağlanabiliyor. Çocuklar hayalgüçleri ile el becerilerini birleştirerek kendi tasarımlarını inşaa edebiliyor. Plastik olmasına rağmen Çin yerine, tamamının İsviçre’de üretilmesi de dikkat çekici… Bir güzel yanı da Türkiye’de Noper isimli İzmirli bir firma tarafından satılmaya başlanmış olması…

Read more…

Huzurlarınızda günün ışıltısı; Ömer Aykan :)

Kasım 6th, 2009 banu 5 comments

Ortaokulda kolkola girip fısır fısır okulun bahçesinde turladığımız… Çenemize dayanamayan öğretmenin sınıfın iki ucuna oturttuğu ama küçücük kağıtlar ile mesajlaşmamıza asla engel olamadığı… akşamları telefonu annelerimizin “siz bütün gün okulda birlikte değil miydiniz?” isyanından önce kapatamadığımız… Büyüme sürecimizde zaman zaman yollarımızın ayrıldığı ama ne zaman kesişse hep kaldığımız yerden aynen devam ettiğimiz. Ve duruldukça bağlarımızın kuvvetlendiği… Yasemin‘im bu sabah ikinci defa anne oldu.

Read more…

Categories: günce Tags:

Ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz… Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz

Kasım 6th, 2009 banu 11 comments

Yılmaz Özdil bugün öyle bir yazı yazmış ki sarılıp öpesim geldi… Günün birinde bağlantıları değişirse hala ulaşıp okuyabilmek adına buradan da paylaşmak istedim.

Yakınımdaki örnekler ile kendi çocukluğumu kıyasladıkça endişelerim artıyor. Geçen aylarda bir kuzenimizin 5 yaşındaki kızına erken ergenlik tanısı koymuşlar. Sebepler arasında plastikler, kozmetikler, katkı maddeleri ve hormonlu GDO’lu gıdalar olduğu söyleniyor. Göğüslerindeki sertleşme nedeni ile gitmişlerdi, büyük ihtimal ile hormon tedavisine başlayacaklar. Çivi çiviyi söker hesabı… İşin acı yanı çok dikkatli, özenli, farkındalığı yüksek ailedir ama tek başına farkında olmak korumak için yetmiyor işte…

Tarım ülkesi olduğu söylenen ülkemde, gerçek gıda bulabilmek için kırk takla atmak ağırıma gidiyor ama en basidinden şu yandaki şebek surat için eli kolu bağlı ve karamsar kalamıyorum.

Read more…

Gerçek gıdaya eşit erişim hakkı çocuklarımızın en temel hakkıdır!

Kasım 2nd, 2009 banu 8 comments

Dünya dünya olalı beri mısırın püskülüne konan kelebeği, artık ‘konmamaya’ ikna etmek üzere mısırın genetiğine işlenen bir kimyasal, yıkamakla çıkmaz, biliyorum; çünkü kızımın gözlerinin yeşili gibi, o kimyasal da, tümüyle mısırın kodlarında artık. Üzerinde ya da etrafında değil. İçinde.

Kelebek konarsa mısırın püskülüne ve yumurtalarını bırakırsa eğer, ürünün bir kısmı zarar görür, doğru. Ama, o mısırı kızım yediğinde, içine işlenen, yıkamakla temizleyemeyeceğim, haşladığımda gitmeyecek o kimyasal, kızıma ne yapar… Asıl onu merak ediyorum ben.

Diyorlar ki “üreticisi, eğer, GDO’lu ürünün zarar verdiğini fark ederse, ürününü piyasadan çeker!”

Read more…