Archive

Archive for Nisan, 2011

Kızım kardeşli bir hayata hazırlanırken…

Nisan 25th, 2011 banu 20 comments

Bizi takip edenlerin bildiği üzere; Cenk ve ben kardeş yönünden kalabalık bir aileyiz. Çok şanslıyız Sarp Ada ve Mira’nın muhteşem 2 halası, 1 amcası, 2 dayısı var ve bizim için kardeşlerimizin yeri çok çok özel… Ancak küçük bir çocukken bu konuda aynı tutarlılıkta hissetmediğimi çok net hatırlıyorum.

Çok küçükken, onların atom karınca gibi koşturmalarından, kendi aralarında uydurdukları abuk subuk tekerlemeleri bağıra çağıra 300-500 defa söylemelerinden bunalıp, bahçedeki kiraz ağacının tepesine tünediğimde bile, saniyesinde benim hemen üstümdeki dallara çıkmalarına, üzerine bir de ağacı kırılacak gibi sallamalarına deli olurdum. Ama bahçedeki limon gibi kokan otları ezip anneme yemek hazırlarken (!) yemeğe biraz hareket kazandırmak için içine solucan eklememe yardım etmelerine bayılırdım. İlkokulda, en yakın kız arkadaşlarımın bize gelişinde hiç ama hiç dibimizden ayrılmayışlarına ve bizi iki kelime konuşturmamalarına da sinir olurdum. Ama babamın çocuklar nasıl oyalanır kaygısı duymadan mehtap manzarasına göre planladığı aile tatillerimizi, hiç arkadaşım yokken arkadaşım oldukları için gülümseyerek hatırlayabiliyorum. Hatta tatilde saçıma ördükleri onlarca ipli rasta ve bileklikler ile okula dönüşümde pek havalı oluyordu… Liseye geldiğimde ise, eve gelen arkadaşlarıma bir merhaba bile demeden suratsızca gezelenir durur veya kendilerini görünmez sanıp bilgisayara gömülürlerdi… ben yine uyuz olurdum onlara… Ama o tatillerimizde bikinimi giyip, plajda sadece ve sadece saksı gibi yatmadıysam, bugün dalabiliyorsam, su kayağı yapabiliyorsam, 34 yaşımda bile surf öğrenenmeye başlayabiliyorsam hep onların ön ayak olmaları sayesindedir.

Evet… tek çocuk sahibi olmayı hiçbir zaman düşünmedim. - şanslıyım Cenk de aynı fikirdeydi - Ancak yetişkin gözümdeki kardeşli olmanın değerinin, çocukluğumdaki çelişkili duygularımı hatırlamamı baskılamasına da izin vermedim. Velhasıl, küçük bir çocuk olmak zaten yeteri kadar zorken kardeşli bir çocuk olmak işi daha da zorlaştırabiliyor. Kendim küçük bir çocukken büyük abla olmanın nasıl ağır geldiğini unutmadım. Hatırlıyorum; sık sık Annneeah, babaaah bunlar benim sözümü hiç dinlemiyor diye yırtınıyordum… Hiç bir zaman kardeşlerim kadar kuduramıyordum, ablaydım, ağırbaşlı olmalıydım - hayatım boyunca hiç sarhoş olmamış, hiç ipleri koparmamış olmamın kaynağı da belki bu olabilir :)

Read more…

Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Beslenme

Nisan 22nd, 2011 banu 1 comment

Ada’mın gelişi ile ara verdiğim ihtiyaç listesi yorumlarıma kaldığımız yerden devam…
Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Giriş
Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Oda

2. BEBEĞİMİZİ BESLEYEBİLECEĞİMİZ YOLLAR

1964: İsrail'li bir anne

Read more…

Eski bir hamileden, yeni hamilelere iki öneri

Nisan 15th, 2011 banu 7 comments

Daha önce de yazmıştım… Bu hamileliğimde fiziksel dönüşümlerin beni en çok zorladığı zamanlarda bile kendime bunları düşünecek fırsat yaratmadım (- yaratamadım). İçimdekinin haşhaş tohumundan balkabağına dönüşmesini, hafta hafta takip etmedim (- edemedim). Ve doğuracağım günü beklemek üzere hayatımı durdurmadım (-durduramadım). Fiziksel konforum yerinde olmasa da kafam öyle rahattı ki doğum için ruhen ve bedenen dönüşmeye hazırdım.

Bedensel dönüşüm ilk aşamaydı… Öncelikle aynı kalmaya çalıştım. İlk günden itibaren seyahat ettim… doğumun başladığı güne kadar araba kullandım… Mira’mı kucağıma almaktan hiç kaçınmadım… Hatta ufak defek olduğundan, sırtlanıp taşıdım bile… Ama hamilesin diye başlayanlara cevabım hasta değil, sadece hamileyim oldu. Günlük rutinime ek olarak, 3. ay civarlarında, bir kez daha düzenli olarak Prenatal Yoga‘ya başladım. Kadim arkadaşım Itır‘la aramızda bunu da yapmazsak, hamile havasına hiç giremeyeceğiz galiba diye dalga geçsek de ikimizde - henüz - önceki doğumlarımıza etkisini unutmayacak kadar akli selimdik. Önce Pınar Canko ile Güven Hastanesinde çalıştık - Güven’in anlamsız fiyat artırması sonrası - Yoga Şala‘da devam ettik; haftada iki gün aksatmadan… hele az çeneli - çok çalışmalı - en çok yorulmalı seansları yakalayabildiğimizde offff yerine ohhh diyerek… hatta geriye kalan 5 günde de bazı temel ve ihtiyaç duyduğumuz duruşları evde sürdürerek… Amerika’ya geldikten sonra niyetim geçen seferki gibi bir eğitmen ile devam edebilmekti. Ancak bu ara yapılan tüm seanslar Mira’nın akşam uyku hazırlık saatlerine denk geldiği için sabahları kendi programımı kendim yapmak durumunda kaldım. Her gün düzenli 50 dakikalık bir zaman ayırdım çalışmaya…

Read more…

Küçük Ada-mın doğum hikayesi

Nisan 10th, 2011 banu 24 comments

Hamileliğim ilk - iki trimesteri zaman zaman ayaklarımı yerinden kestiğinden, son haftalarda Humphy Dumhy’ye dönüşüp yuvarlanarak kırılacağımdan emindim. Çok şükür, bir kez daha yanıldım. Gün geçtikçe kendimi fazlasıyla iyi hissetmeye başlamıştım. - ikinciye benim gibi zor başlayanlara moral olsun :) - Elim ayağım şişmemiş, uyku pozisyonu alabilmek için dört dönmeye başlamamıştım. Pelvik kemik ağrılarım yerini korkunç bir esnekliğe bırakmış, hatta burada 3 katlı bir evde sayısız in-çık ile yaşamama rağmen tık nefes kalışlarım da kaybolmuştu. Sadece akşamları Mira’ya sarılıp onun ile birlikte uyuyakalıyor ve gecenin bir yarısı ise uykum kaçıp geri kalkıyordum - ki bunların da hacıyatmaza döneceğim şu günlere bünyemi hazırladığına inanıyordum. 1 Nisan gecesi de yine Mira ile uyuyakaldım ve 2 Nisan saat 1de ise hafif bir ıslaklık ile uyandım. Ne olduğunu düşünmeme bile gerek yoktu… Telefonu alıp, kendimi tuvalete attım. Cenk’e haber verirken ağlamaklıydım ama o bak iyi ki doğuran sensin, her türlü değişikliğe süper hızlı adapte olursun temalı gaz verici bir konuşma yapınca toparladım kendimi…

2 gün sonra yani Pazartesi çalışmaya başlayacağım doula - doğum koçunun gönderdiği notlara ve Perşembe günü doktorlarımla paylaşacağım doğum planıma göz attım. Hatta üzerine sevdiğim bir kaç güzel doğum hikayesini tekrar okudum… Hızlıca hastaneye götüreceğim bir - kaç parça eşyayı çantama koyarken de durumu içime sindirdim.

Mira’ya işlediğimiz akış planı; babasının uçağa binip buraya geleceği, sonra Ada’nın doğmak için hazır olduğunu bana söyleyeceği, Mira bizi Özge veya anneanne ile evde beklerken, babası ile benim hastaneye gideceğimiz, orada benim vücudumda yavaş yavaş açılacak özel bir kapıdan Ada’nın çıkacağı, Mira’nın bizi görmeye geleceği ve hepbirlikte Ada’yı da kucağımıza alıp eve döneceğimiz şeklindeydi. Gerçi Nurturia dostlarım biliyor; bir süredir aklımdaki tilkiler ya Cenk gelmeden doğurursam diye çalıştığından Mira’ya da bir sürpriz yaşayabileceğimizden bahsetmiştim… ama yine de o yine de bu yazdığım senaryoya pek adapteydi ve onun gözünde baba gelmeden Ada gelemezdi ! Ben de Mira’nın uyandığında yanında olmak, dolayısıyla program değişikliğini kendim anlatıp öyle gitmek istiyordum.

Read more…

Sarp Ada’mız doğdu :)

Nisan 2nd, 2011 banu 58 comments

Sarp Ada oğlumuz 2 Nisan 2011 saat 18:18 de 3150gr 53 cm olarak doğdu ve ailemizi resmen 4 kişi yaptı…

Anneannesi ve babası - ki ikisi de ankesörlü cep telefonu olsa onu tercih edecek kadar teknoloji ile ilgililerdir -  kendilerini aşıp, doğum sırasında Skype üzerinden canlı bağlantı kurdular… Cenk’in elini hissedemesem de yanımda olduğunu bilmek güzeldi. Anneanne Mira’nın yanına eve döndü… Ben ise Ada ve kocamın gönderdiği çiçekler ile başbaşayım. Biraz yorgun, mutlu ve çok huzurluyum :)

Sabırsız oğlum yola çıktı :)

Nisan 2nd, 2011 banu 11 comments

Gece suyum geldi. 37+5. günümüzdeyiz ve bu gün sonlanmadan Sarp Ada’mız yanımda olacak. Cenk’in uçuşuna hepi topu 6 gün kalmışken gelmeye karar verdiği için bir yanım eksik… Bir de Mira’nın doğumunda da kaburgalarımın tekmelenmesini özleyeceğim diye düşünüyordum ama bunda içim daha da bir buruk. Biraz son kez tekmelenecek olma ihtimalimden, belki de bu kadar da erken beklemiyor olmamdan…

Neyse sabah Mira’yı emzirdim ve Ada’nın geleceğini söyledim. Hep birlikte kahvaltı ettik. Aklım arkada kalmadı. Yavaştan hastaneye doğru yola çıkıyoruz… Bir an önce iyi haberler ile dönmeyi diliyorum.