Archive

Archive for Nisan, 2009

El yapımı… Ev aksesuarlarımız…

Nisan 30th, 2009 banu 13 comments

Çöpçüyüm ben… Hiç bir şeyi atmam. Ben bundan mutlaka yapacak bir şey bulurum derim. Sonunda da hiç bir yere sığamam.

Bugün Mira için yapabileceğim kendimce iddalı bir proje konusunda pek heveslendim… Frank Gehry’nin 1972′de tasarladığı Wiggle Chair - Oynak Sandalye‘den ilham alıyorum. Aslında yıllardır bunu gerçekleştirmeye istekliyim. Ama Cenk’in “taşımaz beni, uğraşırsın, yaparsın, kırılınca üzülürsün, üzülmezsen yap” şeklindeki yapıcı yaklaşımı sonucu hiç cesaret gösterememiştim. Şimdi Miracım için küçük bir koltuk mu yapsam diye kara kara düşünüyorum.

Geçmiş yıllardaki tecrübelerimi göz önüne alınca, yapımı değil de, yapım süresi konusunda kendime hiç güvenemiyorum. Deniz kabuklarıyla yaptığım aynayı, kabukları topladıktan sonra 2 günde tamamlamıştım. Ama bu iki günün arasında tam 6 yıl vardı… Mira için yapacaklarım konusunda aynı performansı göstermemek için motivasyona ihtiyacım olacak. Bunun için evde daha önce yaptığım işleri gözden geçirdim. Kendi kendimi ikna etmek için ” yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır :P ” dedim.

Aralarından benim için en özel üç parçayı da paylaşmak istedim.

Read more…

Mira’nın İlk Tiyatro Deneyimi: Damlacıklar…

Nisan 29th, 2009 banu 5 comments

25 - 30 Nisan 2009 tarihleri arasında Ankara’da “4. Küçük Hanımlar, Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali” düzenleniyor. Festival programına tesadüfen Pazartesi gecesi göz atma fırsatı buldum.

Festivalin Pazar günü başlayıp sadece hafta içi oluyor olmasına hayıflanırken, Droplets / Damlacıklar oyununu gördüm.

Read more…

Categories: ilkler Tags: ,

Gittik, gezdik, gördük, döndük :)

Nisan 27th, 2009 banu 11 comments

Ne gezdik… ne gezdik…

Mira’cım ile geçirilecek o kadar çok boş vaktim kaldı ki iş seyahatiydi diyebilmem için sadece şahitlerimin sözlerine güveniyorum. Gitmeden önceki stresimi sıkıntılarımı bir süreliğine de olsa bıraktım bir kenara… İyi geldi hayatın kontrolsüz akışına böyle plansız bir ara vermek. Çok işim olacak diye beklerken gezip tozup gelmek… Darısı ihtiyacı olanlara…

Read more…

Categories: günce Tags:

Yola hazırlık

Nisan 17th, 2009 banu 13 comments

Tüm geziler ile ilgili ince ince notlarım ve fotoğraflarım hala hazır yazılmayı bekliyor. Geçmişe döneceğim tek tek yazacağım onları… Şimdi ise yeni bir seyahat daha kapıda göründü… Yeni rotamız Lizbon (aslında yakınındaki küçük bir kasaba Evora) - Madrid… Pazar günü sabah çok erken yola çıkıyoruz. 2 gece Evora’dayız. Küçük bir toplantım var. 3. gece Lizbon’dan yataklı trene biniyoruz (bu bölümde Mira ne yapacak heyecanla bekliyorum). Sabah Madrid’te olacağız. Sonrasında; beni kısmetse sonucu iyi olacak yorucu çalışma günleri, Cenk ile Mira’yı ise güzel güzel gezmeler bekliyor. Benim aklımın yarısı Ankara’da kalmaya devam ediyor ama derin bir nefes alıp dua ediyorum…

Ocak ayındaki Zurih - St.Christoph - Viyana seyahatinin en KORKUNÇ bölümü yola çıkmadan önceki bavul hazırlığıydı. Herşey aklımdaydı ama son güne kadar toplanmaya başlayamadım. Son gün ise işten erken çıkmadım. Eve geldiğimde Mira’cım bavul ile değil kendisi ile bizzat benim ilgilenmem konusundan net ve ısrarcıydı… Kendisini bir an önce uyutma planlarımı hissederek sonuna kadar direndi. Erken uyumak bir yana, hala kırılamayan bir terör yaratma ve memede asılı kalma rekoru kırdı… Cenk bu süre zarfında bavulların alt yapısını hazırlamaya çalıştı. Gecenin bir yarısı Mira pes etti… Uyudu… Ben toparlanmaya başladım. ve ELEKTRİKLER KESİLDİ ! Işıklar ile birlikte benim aklımdaki liste de uçtu gitti ! Yola çıkmamıza sadece 5 saat kalmıştı. Mum ve el feneri ışığında ne unuttuk endişesi ile bavullarımızı toparladık. Neredeyse hiç uyumadan yola çıktık… Neyse ki başladığı gibi gitmedi… Tüm zorluk yola çıkana kadardı…

Read more…

Nehir Bayazıt, NeuroBlastoma’ya Karşı

Nisan 15th, 2009 banu 4 comments

Nehir aklımda… Annesinin satırlarını okuyorum. İletiyorum. Ama yazamıyorum. Nasıl yazayım nereden başlayayım diyorum. Boğazım düğümleniyor, kelimeler bir türlü klavyeden dökülmüyor. Sebebi diyecek iyi bir şey bulamamdan değil. Söyleyecek çok şeyin bir anda çıkmaya çalışıp boğazıma sıkışıp kalmasından. Sonra da ince ince burnumu sızlatmasından… Okuyorum… Okudukça düşünüyorum…

10 yıl önce… Babamın geçmeyen bir öksürüğü ve ateşi var. Sonunda yakın bir arkadaşına zatüre teşhisi koyulduğunu duyunca ikna oluyor. Bayındır Hastanesine götürüyoruz. Hastanenin eski işyerlerimden biri olması ve daha önce birlikte çalıştığım doktorların yardımları ile çok kısa bir sürede teşhis konuluyor. Zatüreden korkan babamcım; akciğer kanseri… B tipi yavaş ilerleyen ama ilaca tepki vermeyen, büyük hücreli… Daha erken olsa ameliyat iyi bir çözüm olacakmış ama teshiste geç kalınmış.  Hastalığın 3 evresinde… Lenflere sıçramış. 1 yıl yaşama oranı sadece %5 (yüzde beş) olarak geçiyor. Ben %5′i duyunca soluğu iş hayatıma resmen yanında başladığım “hocam”ım yanında alıyorum. Salt bilim insanı, ketum kişi bu yüzdelerin hayatta önemli olmadığını söyleyerek şaşırtıyor beni… Sonuçta bu da bir hastalık ve tedavi yöntemleri var diyor… Vazgeçmek kaybetmek oluyor. Kararlı ve tutarlı devam etmek lazım yola… diyor.

Read more…

Atatürk

Nisan 15th, 2009 banu 2 comments

“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

böylesi bir farkındalık için teşekkürler Öykü

Sobeler üzerine hep ebe olarak kalan ben… bir de BÖ

Nisan 15th, 2009 banu 1 comment

2008′den bitiremediğim işler arasındaydı,… Utanıyorum söylemeye… Taaa ne zamanlar İlkay benim en sevdiğim yerler için ve Burcu da Mira’nın en sevdiği yerler için sobelemişti. Her ikisine de yazacak çok şeyim vardı ama bir türlü yazamadım… Yazayım diye her oturduğumda tamamen başka bir şey yazıp kalktım. Anladım ki beceremiyorum ben bu sobeleme işlerini… Geçen gün de Toprak’ın annesi Özlem bana bir ödül vermiş en kısa sürede yayınlamamı istemiş. Bu sefer şeytanın bacağını kırıyorum. Kendisine bunun için teşekkür ediyorum. Ben de ödülümü ilkinderin” diyen Başak‘a gönderiyorum…

Hazır şeytanın bacağını kırmışken, eski sobelerimin sene i devriyesi geçmeden… Mira ile birlikte olmayı sevdiğim yerler diye ortaya karışık bir şeyler yazayım… belki beni affederler…

Read more…

At Pazarı, Koyun Pazarı, Saman Pazarı…

Nisan 7th, 2009 banu 17 comments

Havalar ısındı… Ağaçlar çiçek açtı… Günler daha uzun… Bir de hava aydınlıkken işten çıkıyoruz ya… kıpır kıpır ortalık… Bugün soğuyan havaya, dün ortalığı kasıp kavuran yağmura rağmen içimden bir an önce şıpıdık terlikler ile dolaşmak geçiyor… Bahar resmen gelmiştir.

Bir yanda herşey altüst hayatımızda… Aile, sağlık, iş, para ile ilgili herşey zor, hatta çok zor… Zorlamayan iki şey var birincisi aydınlık havalar, ikincisi de tabi ki Mira’cım… Bu kadarı herşeyi kolaylaştırmaya yetiyor… Daha önce olmayı bilmediğim kadar mutluyum… Öyle ki bazı anları dondurup, hep orada kalmak istiyorum.

Cumartesi günü hava muhteşemdi. Mira’cım ile ben bahçede eşelenirken Cenk daha cazip bir teklif ile aradı… Erken çıkacakmış, kalede dolaşsak dedi… En son ben Mira’ya hamileyken gitmiştik kale civarına, yine bir Cumartesi’ydi, yine hava bu kadar güzeldi… Bir sürü güzel fotoğraf çekmiştim. Yolda Cenk ağzından baklayı çıkarttı. Fotoğraf çekmeden önce… Meşhur Dönerci Köfteci Dursun Usta‘dan döner yiyecekmişiz. Onun için gidiyormuşuz Kale’ye… Şaşırmadım ;)

Read more…

Categories: Ankara, günce Tags: ,