Home > 2 yaş, gelişim notları > Yavrusunun büyümesine adapte olamayan anne sendromu

Yavrusunun büyümesine adapte olamayan anne sendromu

Mayıs 29th, 2010 banu Leave a comment Go to comments

- yok ! yok ! yok ! havuçlu değil ! ben onu sevmiyoum. çikolatalı istiyom. ben biliyom, sen çikolatalı sevmiyon ama ben seviyoum ! çikolatalı üçgen pastadan yemek istiyom. havuçlu yemicem.

Dün sabah Mira’dan duyduğum bu cümle ile dondum kaldım, silkelendim, kendime geldim. Olay anında, kahvaltı yaptığımız pastanede omlet sonrası (!) yiyeceği pastayı seçiyordu(m) ve sabah sabah omleti es geçip sadece çikolatalı mozaik pasta yemesini kendime yediremeyeceğimden, havuçlu keki tavşanlar gibi yersin diye yutturmaya çalışıyordum. Karşımdaki henüz 2,5 yaşında bile olmayan, halen emerek uyuyan, tam şahsına münhasır bir cüce ve ben bu detayları unutuyorum. Üstelik o benim çikolatalı pasta sevmediğimi atlamayacak kadar dikkatliyken, ben onun çikolatalı pastaları çok sevdiğini göz ardı edecek kadar avanağım.

Mira’nın kendini, benim çok net anlayabileceğim bir dille, ifade edebileceği zamana kadar olan süreci değerlendirdiğimde… Aslında hemen hemen 18 aylıktan bu yana kaş, göz, kafa, kol, el, ayak işaretleri ile tercihlerini bana ilettiğini, ancak benim onun tercihlerini kendi beğeni ve mantık süzgeçlerimden geçirip, sadece ve sadece işime gelenleri uygulamaya aldığımı farkettim.

Doğumla sonrası ilk yılda emme, yeme, içme, uyuma, sıçma mevzuularına o kadar konsantre olunuyor ki sonra bundan kurtulmak hiç kolay olmuyor. İster istemez gözümüzü bardakların boş taraflarından, yemediği yemeklerden, uyumadığı saatlerden, oynamadığı oyuncaklardan alamıyoruz. Biz hep onun için en iyisini istiyoruz. Kendisine sunduğumuz temizlik, besleme, uyku, oyun hizmetlerimizin bizzat kendisi tarafından sabote edilmesi durumununu da kendimize yediremiyoruz.

Kişiden kişiye değişir ama bana göre en travmatik zamanlar sözel becerilerin çok daha sınırlı olduğu 18-24 ay arasında yaşanıyor. Evdeki melek yavaş yavaş kelekleşiyor… Yeni edindiği becerileri gurur kaynağı oluyorken diğer yanda masumiyetin yavaştan kaybolduğu hissediliyor. İşin aslı çocuk annenin bir parçası olmaktan bir kez daha ve biraz daha yavaştan ayrılıyor. Ama annenin bu durumu anlayabilmesi ve anlasa da kabullenişi o kadar kolay olmuyor. Aynen doğumdan sonra karnında olması hissinin özlendiği gibi…

Doğum esnasında bizim gibi bebeklerin de sancılı bir süreç yaşadıklarını okumuştum. Sancı doğal olarak bizi birbirimizden ayrılmaya hazırlıyordu. Bu dönemlerde yaşadıklarımızı da bir çeşit doğum sancısına benzetiyorum. Bu sefer fiziksel değil ancak ruhsal olarak ayrılmaya başlıyoruz. Anneden; bağımsız bir birey doğuyor. Doğum esnasında yaşanan ağrı dalgaları da, bu sefer duygusal dalgalanmalar olarak şekil değiştiriyor. Yavrumuz da henüz duyguları ile nasıl başedebileceğini bilmiyor.

Bu süreçte anlıyorum ki her şekilde karşısında değil yanında olmam gerekiyor. Kendini yerden yere atması… Mızırdayarak konuşması… Durduk yere içlenmesi… Ne için ağlamaya başladığını unutması… Ketçaplı ekmek gibi sapır saçma bir şey yemek için tutturması - ve bundan başka bir şey yememekte inat etmesi… Yüz defa anlamsız yere annneee annneee diye bağırması… Mira büyüdükçe geçti, geçiyor, geçecek… Tek ihtiyacı ilk doğum sancısını birlikte yaşadığı annesinin normal kalabilmesi…

Okumak için tavsiye : Huysuz Çocuk

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Mayıs 29th, 2010 at 07:51 | #1

    Kizim bu daha 2 yas, daha sonralari 12, 22, 32, 42…… Onun senden ayri sahsiyet oldugunu anlaman icin baslangic gunlerin… Kolay gelsin guzel kizim….

  2. Mayıs 29th, 2010 at 08:16 | #2

    Ne guzel yazmissin, tesbihine bayildim. Bir yandan da yavrusunun 18 aylik olmasina ramak kalmis biri olarak, endiselenmeye basladim. Dedigin dogru, birey olduklarini kabul edip yanlarinda olmamiz gerekiyor. Kolay gelsin!

  3. Mayıs 29th, 2010 at 08:21 | #3

    Canım Banu!!..hislerime tercüman oldun.. gözlerim dolarak okudum..teşekkürler yazdığın için
    biz bu süreci 3. yaşı devirirken de yaşıyoruz ve geçen sene de yaşamıştık.. :) büyüyorlar ve bu süreç gerçekten sancılı.. karşısında değil yanında durmayı öğrenmek gerekiyor. Bizim doktorumuz 2. yaş krizleri için” o çocuğunuzn değil sizin kriziniz”demişti ” çocuğunuz artık bebek değilbunu kabuletmeniz ve o şekilde davranmanız gerekir” diye eklemişti.. mantıklı gelmişti.. 2 yaşı sorunsuz atlatmıştık.. ancak 3. yaşı ben zor geçiriyorum en azından geçen hafta yazdığımyazıdan sonra silkelenip kendime geldim şimdi senin yazını okuyunca iyice rahatladım..
    :=) ne olur ki biraz çikolatalı pasta yese ??:=)…
    öpüyorum sizi çok çok

  4. Mayıs 29th, 2010 at 09:25 | #4

    Çıktı alıp başucuma asacağım! Eline sağlık Banu!

  5. Mayıs 29th, 2010 at 09:36 | #5

    Melek’in kelekleşmesi ifadesine bayıldım! :)

    Tam size 3 yaşları tavsiye edecektim ki, Ayça’nın yorumunu okudum. 3 yaş 3 ay diyelim :)

    Hani hamileyken izin var, süt izni var falan, böyle belirli dönemlere de izin koymak lazım anneye, azıcık dinlensin, arada kafası dağılsın diye. Biz de biliyorsun 2,5-3 arasını çok zor geçirdik taşınma, işler vs. derken. Hala o 6 ayı düşününce kötü oluyorum. Sanki o arada ben onu o kadar sıkmışım ki Ilgaz fiziksel olarak da çok iyi büyüyememiş gibi geliyor. Ne zaman evimize barış geldi, Ilgaz yeniden dolu dizgin gelişmeye başladı, hem fiziksel, hem de zihinsel olarak.

    Sorun ne sorun ne diye düşünüp durmamak lazım bizim gibi. Annenin babanın biraz rahatlaması lazım.

  6. Mayıs 29th, 2010 at 10:53 | #6

    Bütün samimiyetimle itiraf ediyorum, keşke ben de hislerimi yaşadıklarımı bu kadar güzel yazabilseydim dediğim bir yazı olmuş, emin ol tekrar tekrar okunacak bir yazı. Kesinlikle yalnız değilsin Banu, aynı şeyler aynı durumlar bizde de mevcut. Ne zaman geçecek bilmiyorum, yada ben bu durumu nezaman kabulleneceğim hiç bilemiyorum. Çoğu kez sakin Başak, oda bir insan onun da uykusu kaçabilir veya canı yemek istemiyor olabilir derken buluyorum kendimi.

  7. Mayıs 30th, 2010 at 18:31 | #7

    Banucum ne güzel yazmışsın bu yaş annelerinin çoğunun yaşadıklarını hislerini anlatmışsın,
    hiç istemiyoruz büyümelerini sanırım,
    çok öpüyorum seni ve tatlı cadı Mira’yı,

  8. Mayıs 30th, 2010 at 23:10 | #8

    bugunlerde sık sık dusundugum seyleri cumlelere dokmussun banucum. Gercekten de keleklestiler sanki. Artık her biseyi konusan saka yapıp sarkı soyleyen veletler bunlar. Yani oyleymis. Sanırım onlar heeeep bizim bebislerimiz kalacaklar ne kadar buyuseler de. Aynı sendromlar bizde de var. Sacma sapan seylere aglayıp “ee hadi bakalım bul buna da bir cozum” diye dusunduren anlar oluyor. Ama bu sendromları hic bitmiyor bunların. Buyudukce yeni yasa yeni sendromlar bonus olarak geliyor. Optum

  9. Mayıs 31st, 2010 at 19:34 | #9

    Hah hah! Çok güzel.

  10. nazsu
    Haziran 1st, 2010 at 09:42 | #10

    Yazıyı bi 3 kere okudum, o kadar doğru ve o kadar aynı ki..Ben de geçenlerde elimde pekmez kaşığıyla evin içinde Doğu’nun peşinde dolanırken ve karıncalarımıza olur da kaybolursak bizi rahat bulabilsinler diye izler bırakırken bir anda şunu farkettim; ben Doğu’nun mızmızlandığı, yemek yemediği, tutturduğu, kendini yerden yere attığı dakikaların hemen geçivermesini istiyorum..sonra sadece o dakikların değil aynı zamanda o saatlerin, o günlerin ve o ayların geçivermesini isterken buluyorum kendimi..malesef istediğim oluyor ve ben o ayların, günlerin, saatlerin, dakikaların ve o anların geçmesini aslında hiiç de istemediğimi anlıyorum.. elimdeki pekmez kaşığı Doğu’ya diil karıncalara yarıyor ama olsun ben bu günlerin o kadar da çabuk geçmesini istemiyorum.. :)

  11. Haziran 1st, 2010 at 12:23 | #11

    Mükemmel ve acaip sevimli bir anlatım olmuş :) Benim oğlumla mira’nın arasında sadece 3 hafta var. Can iki yaşına girdiğinde ufak tefek başlangıçlar yaşıyorduk fakat şu aralar iyice coşmuş durumda! İnatla bu çocuğu ağlatmayacağım diye direniyorum! Aslında başarıyorum da.. Kendi üzerimde çalışarak, kendi kalıplarımı kendi değer ve inançlarımı bırakmaya çalışarak..
    İlk baştaki annanenin yorumuna da hayran kaldım ve geleceğe dair kendime büyük bir öğrenme çıkardım, çocuğumla ben AYRIYIZ AYRIYIZ diye defalarca söylemek ve hatırlamak istiyorum .. şimdilerde bunu başarmalıyız çünkü yapamazsak ilerde daha zor olabilir..

  12. Haziran 1st, 2010 at 15:34 | #12

    Banu ara ara yazıyorsun ama öyle bir yazıyorsun ki cuk oturuyor herkesin yaşanmışlıklarına ve düşündüklerine. İnsan bir silkinip kendine geliyor düşününce, evet yaa, biri nefret ettiğim frambuazlı pastayı inadına burnumdan sokmaya çalışsa ben de zıvanadan çıkardım!! :) Çok tatlısın..

  13. buki
    Haziran 2nd, 2010 at 08:50 | #13

    Gerçekten çok güzel yazmışsınız benim ve bizim durumumuzda olanların düşüncelerine tercüman olmuşsunuz. Bugünleri öyle sıkıntılı geçiriyoruz ki.Sanırım bu 2 yaş sıkıntısı.Mira ile Begüm arasında tam bir buçuk ay var yani aynı sıkıntıları yaşıyoruz Banucum sakin,sabırlı ve umursamaz olmalıyız bu durumda çok zor ama napalım.Bazen ben de onunla cinnet geçiriyorum ama geçecektir herhalde bakalım…Kolay gelsin canım.

  14. Haziran 2nd, 2010 at 10:45 | #14

    hay ellerine sağlık…insanın hissettiklerinin dile gelmesi,yalnız olmadığını hissetmesi ne ferahlatıcı bir şeymiş Banu’cum…Motivasyonum arttı,teşekkür edreim ve öperim tatlı Mira’cımı da

  15. Seda
    Haziran 2nd, 2010 at 21:16 | #15

    Biz su an tam o soyledigin 18-24 ay arasi buhranini yasiyoruz. Ara sira kendimi sinirlenmis bulunca diyorum bu mu o dokunmaya kiyamadigimiz minik bebek?

    Evet kendi isteklerimi dayatmaya calisiyorum, onun iyiligi icin diyerek. Sik sik gelip okumam lazim bu yazini benim de, kendime gelmek icin.

  16. yaseminnn
    Haziran 3rd, 2010 at 12:37 | #16

    Sevgili Banu hanım benimde kızım sizin kızınız ile yaşıt.Biz de aynı koşturmacalar içindeyiz. Kızımın isteklerine kulak vermeye çalışıyorum ancak bu istekler bazen (kendimce) onun için uygun olmayabiliyor. Hangi noktaya kadar kızıma ewet demeliyim çok kararsız kalıyorum. Bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum. Böyle güzel paylaşımlarla işler daha kolaylaşabiliyor…sevgiler

  1. No trackbacks yet.