Home > günce > Bahartesi

Bahartesi

Mayıs 21st, 2010 banu Leave a comment Go to comments

Baharın etkisi: aklımda kırk tane tilki ve müthiş bir enerji… Hepsi için zamanım yok. Biraz daha yetebilmeyi -  hele biraz daha yazabilmeyi - isterdim ama yetemediğime de hiç üzmüyorum kendimi… işte bu ilginç… şimdiye kadar her şey eksik gedik kalıyor diye kendi kendimi yemeye başlamış olmam gerekirdi ama yemiyorum işte :) Zaman yaratmak için önce kendime zaman vermem lazım, hissediyorum ve büyüyorum. İşte işler yoğunlaşırken, evde işler yavaş yavaş yoluna girmeye başladı. Bu günlerde kendimize has bir düzen oturttuk ki bu çok hoşuma gidiyor. Bahar bitiyor, yaz gelmeden önce not düşülmeli bu günler…

Yuva cephesinde asayiş berkamal… Artık haftada 5 yarım gün gidiyor ve Mira seviyor Binbirçiçek’i, Binbirçiçek de Mira’yı :) Sabahları birlikte çıkıyoruz evden, onu yuvaya bırakıyorum, kendi işime gidiyorum, öğlen alıyorum, eve getiriyorum, tekrar işe gidiyorum… Mira değil ama ben yol yapmaktan helak oluyorum. Bu işten kaçmak için pratik bir plan yapmaya başlamadıysam sebebi; beni gördüğündeki pırıltısı ve camın önünde - yassasııın annem geldi benim… diye zıp zıp zıplamasıdır. Yerime almaya gidenlere bozuk attığından, Cenk de kendi silahını geliştirdi. Eve gelirken yol üzerinde Çıtır Simit’e uğruyorlar, tahinli çörek yiyip, sincaplar ile konuşuyorlar. Yine de - bugün çok güzel, yarın annem alacak ama… diye pazarlık yapıyor(muş). Oysa sabahları, kendisini karşılayan öğretmenlerine kırıtarak kur yapmaktan dönüp benim suratıma bile bakmıyor. Geçenlerde Binbirçiçek’in sokağına dönmeyi atlamamla eşzamanlı bir bağırtı geldi arkadan  - okula gidiyoruz sandım ben ama… nereye gidiyooz? yok… ben okuluma gitmek istiyorum ama !

Öğleden sonra asıl şenlik evde başlıyor.

Mira’nın Hatice’si 2 aylık aradan sonra kucağında Elif’i ile döndü aramıza… Hatice genellikle bebeğini birkaç saatliğine kocasına ve annesine bırakarak, sabah yanlız geliyor. Öğlen saatlerinde eşi işe giderken, bize bırakıyor. Eşi gündüz çalışıyorsa Elif’cik sabahtan geliyor. Bizim gibi onlarda kendilerince bir düzen oturtuyorlar. Elif’cik zaten sakin bir bebek yeter ki kendisine saygılı davranılsın. Fazla kalın giydirilmesin. Aynı pozisyonda uzun süre bırakılmasın. Dünyaya bakış açısı arada bir değiştirilsin. Yemek yedikten sonra aman uyusun diye sallanmaya kalkmasın. Hatice bizim evde tamamladığı staj ve verdiğimiz ara gazlar ile olabildiğince kontrollü bir anne… Kafi miktarda da cadılaşabiliyor :P Geçenlerde Elif’ciğin artan gaz sıkıntıları konusunu irdelerken kocasından bir tiyo aldı. Annesi Elif’cik her mıkıdandığında sallama huyu edindiğinden, elinde biberon ile süt verirken de Elif’i pışpışlamaya devam ediyormuş. Elif’cik içinde köpüren sütlerin sıkıntısını bir kaç saatte ancak atabiliyormuş. Akşam Hatice olaya el atmış. Yemek sırasında annesinin sandalyesini sallamak sureti ile Elif’ciğin düştüğü sıkıntıyı uygulamalı olarak göstermiş :) Annesi - beğenmiyorsun beni deli… dese de, her sallamaya kalktığında aklına bu geldiğinden artık Elif’i sallamıyormuş.

Mira ile Elif’in ilişkisine gelince… Tam olarak düşündüğüm gibi… Mira evdeki bebekten gerçekten memnun. Hatice ilk gün - biraz da 2 aydır hiç dışarı çıkmamış olmanın etkisi ile - Elif çok mızmızlanırsa, Mira rahatsız olursa diye kaygılansa da, o kaygılardan arındığında bu işin böyle güzel gidebileceğini biliyordum. Mira, Hatice yeni doğum yaptığında - benim Hatice’m artık Elif’in annesi oldu… gibi yürekleri dağlayan bir cümle kurmuş olsa da bizim eve geldiklerinden beri kıskanma duygusunu hiç gözlemlemedik. Annesini bu kadar kolay paylaşır mı bilemiyorum ama Elif’e yaklaşımı çok tatlı… Hatice ile boya yaparken Elif mıkırdanırsa, Elif’in pırt yapması lazım, ben ona yardım edecem diyor. Elif’in bacaklarını karnına doğru yumuşak yumuşak ittiriyor. Dahası haklı çıkıyor :P Veya Hatice ben sana meyve getireyim Mira dediğinde tamam ben burda Elif’e bakarım diyor, çok komik… Şu gerçek ki, bu günlerde içimde sanki Mira hiç büyümemiş hep böyleymiş gibi bir his olsa da Mira’yı Elif yanında gördüğümde aslında ne kadar çok büyümüş olduğunu idrak ediyorum.

Evdeki şenlik sadece bebek Elif ve Mira’dan ibaret değil… Bir de komşu kızlarımız; abla Elif ve kardeşi Zeynep’imiz var… Kışın daha az uğruyorlardı ama havaların güzelleşmesi ile birlikte, okuldan dönüş saatlerinde hergün camımızı tıklatmaya başladılar. Geçen yazda böyleydi - aklımda kalıp yazıya dökemediğim çok güzel anlardı. Zeynep ile Mira küçük bir çete kurarken ağırbaşlı Elif’imiz ablalık yapıyor onlara… Bisiklete biniyorlar, top oynuyorlar, bahçedeki domates ve çilekleri suluyorlar, ebelemece oynuyorlar, sitemizin 40 yıllık çocuk parkında kaydıraktan kayıyor, salıncaklarda sallanıyorlar… Ben işten dönene kadar hava serinlemişse, bizim evde oynamaya devam ediyorlar. Aralarındaki yaş farkı da avantaja dönüşüyor… öyle güzel konuşuyorlar ki…

Şenliğin kanberleri ise annemin ördekleri :D Annem, Mira’ya tam 8 tane - evet sekiz tane - pekin cinsi olduğu iddaa edilen ördek almış. Dişçiden çıktığında anestezinin etkisi mi? yoksa satıcının kardeşler bunlar abla kandırmacası mı? Bilemiyorum ama sonuç budur… Mira eve gelince, annemin camekandan kalkıp, bizim bahçede yerlerini alıyorlar. Turuncu minik gagaları ve perdeli ayakları ile eşeleniyorlar. Pek sevimliler… Kendileri ile ilgili tek derdimiz; ben Antalya’dayken Cenk’in sürpriz yapıp yeni çimlendirdiği bahçemizin canına okumuş olmaları :P

Şükrediyorum ki… Mira hayatın merkezinde değil ama tam içinde, bizim çocukluğumuzu andıran bir kalabalıkla büyüyor. Ankara’da eski ve küçük bir apartman dairesinde oturuyor olmamıza rağmen kapımızın önünde oynayabiliyor. Toprağa, taşa, ağaca, ota dokunabiliyor. Çok şükür… bir miktar şanslıyız ama bir miktarda bu şansın kapımızdan girmesi için kapımızı aralık bırakıyoruz :)

bunlara da göz atabilirsiniz…

Categories: günce Tags: ,
  1. Mayıs 21st, 2010 at 13:39 | #1

    Harika!

    Ördeklerinize bayıldım Banu! Ve Mira’yla tanışmak için sabırsızlanıyorum! Uçurtma uçurmaya geliyor musunuz 30 Mayıs’ta?

    Bu arada, Elif bebek çok güzelmiş, maşallah :)

    Sevgiler…

  2. Mayıs 21st, 2010 at 13:40 | #2

    Bir not, ben bu blogu niye izleyemiyorum acaba Banu? Follow diyorum ama her seferinde hata veriyor… RSS Feed işinden de pek hoşlanmıyorum; ne yapsak ki?

  3. Güneş
    Mayıs 21st, 2010 at 15:05 | #3

    Ördekler çok tatlı :) mira çok büyümüş geldi gözüme çok şeker.
    Komşu çocukları çok faydalı :)

  4. Mayıs 21st, 2010 at 15:49 | #4

    Çok güzel Banu yaa. Yazında huzur var. Telaşesiz, kaygıları bir yana bırakmış, oh bee der gibisin. Mira’da yine pırıl pırıl, abla olmuş valla.Aman Banucuğum huzurunuz daim olsun, Maşallah.
    Umarım uçurtma şenliğinde görürüm sizi.

  5. Mayıs 21st, 2010 at 16:01 | #5

    Banucum sanırım Arda Mira’nın ördeklerini görse en iyi arkadaşı olarak Mira’yı ilan eder.. :)

  6. Mayıs 21st, 2010 at 16:17 | #6

    Çocukların her yaş grubundan çocuklara ihtiyacı var bence. Ben de bunun için çabalayıp Ekin’i sık sık küçük insanlarla biraraya getirmeye çalışıyorum :)
    Bahçe, Mira ve ördekler çok hoşlar :) Özellikle sakinleyen yaşamınızın etkisi var yazında, sevindim…

  7. buki
    Mayıs 21st, 2010 at 16:27 | #7

    İşte beklediğim an diyebilirim, sanki aylar oldu sizi görmeyeli Mira çok tatlı görünüyor ördeklerle ama bakması zor değilmi sizin için biraz sıkıntılı olmuyor mu…Binbir Çiçek’i görmeden çok beğendim kedilerle buluşturma falan çok hoş bizimki bu tür şeylerden çok uzak çok korkuyor ben de hafta sonu bizim işyeri matbaasının bahçesindeki iki ördeğin yanına götürdüm istedimki arkalarından koştursun yakalamaya çalışsın falan ne fayda tam tersi, kaçtı.Site içinde kedileri görünce arkasından koş diyorum yok, napalım…
    Kreşin bu konuda faydası çok bence keşke bende versem diye içimden geçer oluyor ama (boş) babası hiç sıcak bakmıyor bu işe.Ben en azından 4 yaş diyorum baba 5 yaş bakalım.Ben kreşe verme tarafıyım çünkü çocuğa katkısı çok fazla oluyor öyle değil mi? Mira ördeklerle muhteşem duruyor Elif bebekle uyumu da çok güzel Maşallah.Mira büyümüş de arkadaşları bile var sosyalleşmiş Miracık ne güzel…
    Sorsam mı sormasam mı diye çok düşündün ve soruyorum ya çıtır simit yabancı gelmiyor da ben Gaziosmanpaşada çalışıyorum Önce Nenehatundaydım şimdi Koza Sokağa taşındık Binbir Çiçek de buraya yakın galiba siz de buraya yakın mı oturuyorsunuz buraya yakın gibi hissedince sevindim yani ne deyim…Belki sizi ve Mirayı görme şansım olur gibime geldi…

  8. Seda
    Mayıs 21st, 2010 at 18:09 | #8

    Cok guzel bir yazi olmus Banu. Okurken ben de icindeymisim gibi, cok akici. Mira gercekten ne kadar tatli bir minik hanim. Umarim tanismak kismet olur birgun.

    Elifcik bebege yaklasimi gozlerimi yasartti. Ne guzel :)

  9. Seda
    Mayıs 21st, 2010 at 18:10 | #9

    (Basakcim, ben simdi denedim, reader’a eklendi rahat bir sekilde, bilgine..)

  10. Mayıs 21st, 2010 at 22:51 | #10

    Hatice yaa, annesini yemekte sallamış ya, daha iyi bir empati kurdurtma düşünemiyorum :)
    Cenkle Memo bizden çok görüşür oldular, dikkatini çekerim..
    Huzur ve düzen yeni güzelliklere gebe olsun inşallah, güzel bir yaz geçirin, e mi?? :)

  11. Mayıs 21st, 2010 at 23:19 | #11

    özlemişiz.
    mira hayvanlarla ne güzel anlaşıyor, çok hoş bir görüntü elinde kediyle olan fotoğrafı. elif bebek de çok ama çok tatlı, hatice hem miraya hem kendi kızına bakıyor sanırım ama anladığım kadarıyla zorlanmıyor. miranın hayatı çok zengin gerçekten, defne adına üzüldüm biraz.

  12. Mayıs 22nd, 2010 at 01:16 | #12

    Füsun’cum, ben de özlemişim :)
    Mira için insancıldan, çok hayvancıl demek lazım :)
    Hatice eskisine göre daha yoğun ama daha eğlenceli günler geçiriyor biliyorum. - benden çok eğlendikleri kesin :P Onun bebeğini bırakıp gelmesi, yeni bir bakıcı veya Mira’ya tam zamanlı babası ile benim bakmam gibi opsiyonlar bize uyamazdı. Hepimiz kendimizi elimizdeki mevcut koşullara göre planladık. Aslında onlar büyüdükçe hayatları(mız) zenginleşiyor hepsi bu…

  13. Mayıs 22nd, 2010 at 01:30 | #13

    Itır… valla annesini sallamak konusunda ben de taktir ettim bizim cadıyı… eh görüşelim artık di mi?

    Seda… okuluna gel beklerim, hiç belli olmaz belki benim yolum düşer oralara ;)

    Buki… o taraflarda sayılırım… Nurturia buluşmalarına gel, tanışalım…

    Berna’cım… aslında iş yoğunluğum aynı ama ruhen sakinlemeyi başardım diyelim. teşekkür ederim.

    Burcu’cum… aklıma hep abuk saatlerde geliyorsun bu hafta mutlaka makul bir zamanda seni arayacağım.

    Öznur… geleceğiz insallah :)

    Güneş… aslında boyu bosu mini mini… yakından görsen hiç büyük değil :)

    Başak… geleceğiz inşallah :) nereye eklemeye çalışıyorsun? sorunu çözmeye çalışayım.

  14. Buket
    Mayıs 22nd, 2010 at 17:16 | #14

    Gelmeyi çok istiyorum bir gün görüşürüz inşallah Sevgiler…

  15. Mayıs 24th, 2010 at 17:02 | #15

    Banu’cum yazını okumuştum ama yorum bırakamadım ilkinde şimdi tekrar deniyorum :)
    yeni düzeniniz hepinizi ama en çok da Mira’yı mutlu etmiş çok tatlı yine küçük fıstık..bu huzurunuz bozulmasın dilerim,
    Elif bebeğe de 41 kere maşallah Hatice’nin annesini yemek yerken sallamasına bayıldım yeni bebekli arkadaşlarıma önereyim başlarına gelirse kesinlikle:) ördekler de çok şeker annene de bayılıyorum söyleyeyim :) çok öpüyoruz sizi..

  16. Mayıs 25th, 2010 at 12:31 | #16

    banu
    sizi
    cokk
    ozledik

    kıvılın dogumgunu fotolarına baktım gecenlerde (faceden) cok icim gitti:

    arzu sen ben kıvıl
    yavruslarla da beraber
    bir gun ayarlasak mı aceba?

    operimzzzzzzz

  17. Mayıs 25th, 2010 at 15:21 | #17

    Banu’cum;o şans kapınızdan hiç ayrılmayacak eminim…

    pek çok insanın Hatice’nin bu şekilde dönüşüne kapısını aralamayacağından emin olduğum gibi ve hayatın ta içindeki o cimcimeyi çok ama çok öperim..

    Dinginliğini sevdim..bu sıralar ihtiyacım olan…

  18. Seda
    Mayıs 26th, 2010 at 21:17 | #18

    Banucum simdi gordum yazdigini, tabii ki bekleriz. Sizin gibi gezegen bir ailenin bu taraflara ugramamasi ayip olur zaten :) Kizlar da cok iyi anlasacaklardir…

  19. Haziran 4th, 2010 at 21:33 | #19

    Sevgili Banu, üstümden büyük yük aldın, sağol.
    Bebekle beraber büyümek - kendini ye(r)memek -harika, işte budur!
    Bıcır oğlumuz daha 10. ayına ilerlerken anneliğimi sımsıkı bir kuşak gibi saran endişe duygusundan (ki eski ben hiç de o kadar endişeli değildi!) ve bunun sonucunda ufak tefek de olsa zaman gerilmelerimden, oğlumun bunu hissettiğini düşünüp üzülmekten ve finalde de bütün bunların toplamından suçluluk duymaktan bıktım. Aman yahu kendimi karnıyarık’a çevirmişim. :P

  1. No trackbacks yet.