Home > günce, hamilelik, hatırlamalık > Asayiş Berkamal

Asayiş Berkamal

Yarı zamanlı çalışır gibi yaparken daha sık yazabileceğimi düşünüyordum ama kalan zamanda ev çalışanı olacağımı atlamışım. Arayı açmadan bir özet geçeyim…

Nazar değmesin; Mira okula alıştı :) Kapıda ıslak mı, kuru mu öpeyim diye soruyor. Islak için dudaklarını güzelce yalayıp cork diye öpüveriyor, daha etkili olsun diye bir de üzerine üflüyor :) bye mommy derken resmen kıçını dönüp giriveriyor içeri… Hatta geçen gün ben peşisıra bakakalınca… sınıftan geri döndü, kapıyı açtı, sen gitsene artık diye beni dışarı çıkarttı. Bu hızlı girişlerindeki keramet, sınıf kapısının direk dışarı açılmasında mıdır diye düşünmeden edemiyorum. Sınıfı görünce beni unutuveriyor… çok şükür…

Sınıfında 5-6 yaşlarında iki Amerikalı çocuk var. Açıkçası adaptasyonunda öğretmeninden daha çok onlar yardımcı oldular. Sayıları çok az olduğu zamanlarda hepsini büyük olan sınıfa topluyorlar. Gördüm ki, kalabalık da o kadar korktuğum gibi olmuyormuş. Hatta o günleri pek bir keyifle anlatıyor…

Ms. Mary dışında öğretmenlerinin isimini öğrenemedi - ben de öğrenemedim… - ama hepsine bir şey uydurmuş… Uzun siyah saçlı abla öğretmenim, Beni sakinleştiren öğretmenim, Koca popolu siyah suratlı öğretmenim :P Sonuncusuna öyle dememesi gerektiğini anlatıyoruz ama kötü bir şey söylediğinin farkında bile değil… 3 ayda bu öğretmenin adını öğrenebilmesini, yoksa İngilizceyi söküp kendisine uydurduğu lakabı söylememesini ümit ediyorum… rezil olacağız Amerikalılara :P

Özellikle akşam saatlerine doğru, hele eve Bora geldikten sonra Baha ve Özge’nin de ilgisini çekmek için içine Chuky kaçmış gibi davranıp, beni çileden çıkartsa da tüm değişikliklere iyi adapte oldu. Uyumlu yavrum… Babasını, evini, halasını, dayısını, babaannesini, amcasını, Hatice’sini, Türkçe konuşan öğretmenlerin de olduğu okulunu (!), oradaki arkadaşlarını çok çok özledi… Gün içinde bunlardan hiç bahsetmezken, gece 4 sularında cin gibi kalkıp keşke onları da buraya getirsek diye anlatıyor da, anlatıyor… beni cin çarpmışa çeviriyor.

Karnımdakine gelince… Ablasının üzerindeki tüm müdahalelerine rağmen keyfi yerinde, hissediyorum :) Zaman zaman o kadar kuvvetli hareket ediyor ki, dışarıdan ayak, dirsek geçirmelerini rahatlıkla görebiliyorum. Mira da çok kıpırdaktı ama bu uzakdoğu sporlarına daha bir yatkın seziyorum. Mira tekmeyle beni uyandırır, babasını da dürterdi ama bunun şimdiden tekmeleyerek kütük gibi uyuyan ablasını uyandırmışlığı bile oldu. Bunun üzerine Mira’nın ertesi sabah ki…
- anne Ada dün akşam senin karnından çıkmaya çalışıyordu. Ben ona dur bekle daha babam gelmedi dedim. O da tamam ablacım dedi

…yorumu aklıma geldikçe ağzım kulaklarıma varıyor.

Bu arada geçen Perşembe kontrolümde 1cm açıklık olduğunu öğrendim; dünkünde de bunun çok da önemli olmadığını… İkisinin arasında da ya Cenk gelmeden doğurursam nasıl bir organizasyon yaparım konusunda paranoya yaptım. Mira’nın doğumunda 9.5 saatte hepi topu 1 cm açılana kadar canım çıkmıştı. Bunun rahat ve kolay bir doğum olacağını düşlüyorum. Hatta şu gebelik diyabetim olmasa Ada’yı evde bile doğurabilirmişim gibi geliyor. İşime gelirdi sanırım…

Diyabet deyince… İnsulin ile olan ilişkimiz kendisi sabah ölçümlerime hiç etki etmeyince bitti çok şükür… Günde 9 defa parmağımı delmek mesele değildi de, sonuçlara göre kullanıp kullanmama kararını vermekten stres olmaya başlamıştım. Şimdi gece yatarken bir hap çakıyorum. Sabaha mis gibi kalkıyorum :)

Annem de Cumartesi günü buraya gelebildi… Böylece kendime görev edindiğim günün yemeği mevzuunu da kendisine satmış oldum. Bu 3 haftalık toplu yemek pişirme ve yeme serüvenimizde, hem burada, hem de Türkiye’de bulunan hatırı sayılır sayıdaki yemek kitabımızın hakkını vermeye başladık diyeyim. Aslında Mira büyüdükçe, burası daha çok benim alanım haline dönüşüyor, Ada da gelince tası tarağı toplayıp yeni bir bloga mı taşınsam diyorum. Hem şu denediklerimi de hafızamızı taze tutmak için kayıt altına almış olurum…

Buradaki toplu istilamız ile evsahiplerimize yarattığımız sıkıntı kadar nefes alabilecekleri anlar da yaratmak istiyoruz. Bora’yı büyütürken, 10 aydır, yanlızken yapamadıklarını bizim varlığımızda yerine getirebilsinler. Vee nihayet geçen Cuma, Baha ile Özge bir arkadaşlarına gitti, ilk defa Mira ve Bora yanlız kaldım evde… Onlar, Bora’nın gece yatış rutinini tamamladı, uyuttu. Sonrasında da ben iki çocuklu hayat pratiği yaptım. Önce Bora, ardından Mira uyandı… her iki atağı da başarı ile tamamlayınca ikisi aynı anda uyandı… İkisini de susturup, göbeğim, Bora ve Mira koltukta sallanırken, kucağımda iki bebeğim ile bir üçüncüyü hamileyken düşledim kendimi… Tatlı düşümden Mira’nın horlaması, Bora’nın içlenmesinin geçmemesi ile uyandım. Mira’yı dizimde sektirip, usuldan yere indirdim. Bora’yı 2 dakika yatağına bırakıp, yerdekini en yakın yatak odasına taşıdım. Yatağa bırakılmasına içerleyen Bora’yı tekrar sakinleştirdim ama velakin oğluş her geçen dakika cinleşmeye devam edince anne-babasını çağırmak zorunda kaldım. İlk babysitter’lık deneyimim başarısızla sonuçlandı böylece :S Ama yılmadık…

Pazar akşamı bizimkiler bir konsere giderken, uyku rutini dahil iş başa  düştü… İkisini birden kuvette güzelce yıkadım. Öyle eğlendiler ki, Ada beklemesin, hemen doğsun büyüyüversin diye aklımdan geldi geçti… Annem Mira’nın saçını kuruturken, yerlerde yuvarlanarak Bora’yı giydirdim… Mira annem ile Toy Story gecesi yaparken de, Bora’yı besleyip, uyuttum. 7de Bora, 8:30da da Mira uyumuştu :) ikiside deliksiz uyurken, her zaman 2 gece önceki kadar aktif bir gece geçirmeyeceğimizi düşlettiler… Tabii düş dediğin de hepi topu sabah 3′e kadar sürebildi. Bora’ya annesi müdahale ederken, ben de tavandaki dev pervanenin gölgesi ile odamızı arılar bastı diye feryat figan koparan Mira’mı sakinleştirmeye çalışıyordum. Sabah olana ikna olamadı, görmemek için de yorganın altında göbeğime sarılıp bekledi… Çok korktu, beni de korkuttu, ama çok şükür tekrarlamadı…

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Mart 23rd, 2011 at 10:25 | #1

    iki cocuklu hallerini okurken ben yoruldum walla :) ama yok yok, olacak bu is, hem de eminim cok keyifli olacak :)

  2. Mart 23rd, 2011 at 17:40 | #2

    Her yazinda Mira’ya yeni bastan hayran kaliyorum. Fotograflardaki guzellik ise bambaska. Bora’yla ne kadar guzeller. Masallah yavrulara ve sana :)

  3. Hilal
    Mart 25th, 2011 at 08:21 | #3

    Şuan saat burada sabah 8:00. Binbir Çiçek te gün yavaş yavaş başlıyor. Benimse listemdeki ilk işim sana mail atmaktı.Hafta bitmeden havadisleri sorayım diye. Tam yazmaya başlamıştım ki dur bir siteye bakayım dedim. beklediğim tüm ayrıntıları buldum :) Ohhhh ellerine sağlık Banu okudum rahatladım. Hepinize sevgiler. Miracım baharı ne güzel içine çekmiş fotoğrafta. Sevgiler.

  4. Nisan 1st, 2011 at 13:43 | #4

    İki çocuk çok keyfilidir, çok. İnsan hangisini öpüp, hangisini koklayacağını şaşırıyor bazen :) Muhteşem bir şey. Allah sağlıkla kucağınıza almanızı nasip etsin.

  1. No trackbacks yet.