Home > düşündürenler, paylaşmalık, sobeler > Nereden çıktı bu blog yazma işi?

Nereden çıktı bu blog yazma işi?

Temmuz 13th, 2009 banu Leave a comment Go to comments

Kitubi’deki şu yazıdan sonra farkettim; aslında bu soruların cevabını uzun uzadıya düşünmemişim bile… Sadece Mira’nın doğumu ile yaşadığım pozitif enerji patlamasını kayıt altına almam lazım, uzaktaki - yakındaki - tanıdık - tanımadık herkes ile paylaşmak lazım demiş, başlamışım yazmaya… Damla sayesinde bu akşam durdum düşündüm… Nereden çıktı bu bloglama işi? Neden yazmaya başladım?

Aslında ben, gerekli gereksiz aklıma takılan her konuda, çok araştırıp, çok okumama rağmen yazmaya hiçbir zaman heves duymamıştım. Hatta hayatım boyunca hiçbirşeyi uzun uzun yazarak kayıt altına da almadım. Yazar olmaya hiç heveslenmedim ama hep iyi çizerdim :) Öğrendiğim her konu hakkında çooook ama çoook konuşurdum. Biraz da meslek icabı daldan dala bir çok konuda işin uzmanları ile tanışma hatta çalışma imkanı da bulurdum. Böylece çenem de bol bol düşecek fırsat yakalardı… Yine de aman yazayım da paylaşayım diye bir dürtüm yoktu… Başta annem ve kocam olmak üzere yakın arkadaşlarımın başını ütülemek yetiyordu bana…

Sanırım Mira ile birlikte yeni bir Banu’nun da doğması idi beni uzun uzun yazmaya çeken ilk sebep… Eskiye inat - eskisinde de zor zamanlarda - pozitif ruh halimi her daim koruyabiliyordum ki bunu herşeyden önce kendim için kayıt altına almam lazımdı.

Kendimi hiç evli barlı, çoluk çocuk sahibi olarak hayal etmemiştim. (eskiden tanıyan kimse de edemezdi) Ama ne evliliğim, ne hamileliğim sürpriz veya plansız değildi. Zaten evlenme kararı vermemiz ile evlenmemiz arasında 5 yıl geçti… Evliliğimizi ilk çocuğumuz ile taçlandırmamız ise birlikteliğimizin onuncu yılını buldu… - ikinci çocuk için aynı performansı sergilersek vay halimize :) - Neyse bebek öncesinde ben bir durma durulma ihtiyacı hissettim. Kendi işim olmasını da bahane ederek nefes almadan çalışıyordum. Herşey için endişeleniyordum. Görevlerim herşeyin önünde geliyordu. Hiçbirşeye yetişemiyordum. Yıkılıyordum. Yıkıyordum. Gitmezdi bu hayat böyle… O halimle kalırsam yetiştirme sorumluluğunu alacağım canlıya da yazıktı… Öncesinde zaten bana hatta kocaya da yazıktı… Kendimi değişmem gerektiğine ayarladım, şartladım… Çok zor olmadı değişmek. Eski ben olmak zaten daha zordu. Mira’cım içimde büyüdükçe ben de büyüdüm, aydınlandım. Tüm hormonal iniş çıkışlara rağmen kendi zihnimde başlayıp biten, farkındalığı yüksek, harika bir hamilelik geçirdim.

Anne olmaya hazırlanırken ise en dürüst yaklaşımlar ve en karşılıksız yardımlar sanal dünyadan çıktı karşıma… Paylaşılan kişisel tecrübelerden karşılık vermeden o kadar çok aldığım ki, sonunda denize bir damla da benim katkım olsun istedim.

Hamileliğimin hemen hemen başlarında değişmem kadar çok önemli bir karar daha almıştım. Doğumdan önceki iki ay Amerika’ya kardeşimin yanına gidecektim ve Mira’yı orada doğuracaktım. Doğumdan bir ay sonra da geri dönecektim. İki erkek kardeşimin yüzme bursları ile liseyi ve üniversiteyi Amerika’da bitirmiş olmaları…İkisinin de burslu okurken yabancı öğrenci olmaları sebebi ile yaralanamadıkları çalışma olanakları ve başka burslar… Mezun olduklarında iş bulurken yaşadıkları… Küçük kardeşimin Fransa’da istediği bir işte çalışabilme olanağını çalışma izni sebebi ile kaçırması… vs. vs. imkanımız varken bunu zorlamamız konusunda bizi teşvik etti. Şanslıydım… Ofisi bensiz de çekip çevirecek harika bir ekibim vardı. Sonunda internetten takip ederek de yapabileceğimi öğrendim işimi… Şanslıydım… Kardeşim Baha ve eşi Özge’nin yürekleri de, evleri de çok sayıda misafir ağırlamayı kaldıracak kadar genişti… Şanslıydım… Bana rağmen benim yerime doğru kararları alan harika bir sigortacım vardı… Oraya gidip doğurmak bize sadece uçak biletlerimizi almamıza mal oluyordu… Şanssız olduğumu düşündüğüm tek nokta; yakınımızda doğum konusunda benzer bir tecrübesi olan kimse olmamasıydı. - Hepimizin ilk gözağrısı olduğu için Mira’cığımı ben, babası, annem, iki erkek kardeşim ve Özge birlikte doğurduk desem yeridir. - İşte bu noktada Amerika’da yaşam tecrübelerinin paylaşıldığı bir foruma dahil oldum. Resmen o forumdaki güzel anneler ile doğuma hazırlandım. Bu forumda tanıdım Pratik Anne‘yi ve blogunu… Turizmci olmama rağmen elimde minicik gerçek bir bebek ile Türkiye’ye dönerken - ve her kafadan bir ses çıkarken - ve çıkan seslerin de yaşanmış tecrübesi yokken - Burcu’nun şu yazısı resmen hayatımı kurtardı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi… Aklıma takılan veya hiç aklıma gelmeyen bir çok konuda bloglar çok şey öğretti bana… Okudukça ufkum açıldı. Aldığım gibi vermeliydim. En doğru, en iddalı, en tecrübeli, en mükemmel anne olmaya gerek yoktu - zaten yoktu öyle bir şey - sadece yaşadıklarım ile hiç tanımadığım birilerine faydalı olabileceğime inandım.

Anne olmam ile; Mira ile yaşadıklarımızı notlardan ve fotoğraflardan ötesinde bir şekilde kayıt altına almaya ihtiyaç duydum ve bu da blog yazmaya başlamam için en güçlü motivasyonum oldu… Anları yakalamak, saklamak, unutmamak, hafızamızı her daim canlı tutmak istedim…

Hep iyi bir arşivciydim. Doğal olarak Mira’nın doğumu ile de iyi bir fotoğraf arşivi oluşturmaya ve hatta birde günlük tutmaya başladım. Uzakta yaşayan sevdiğimiz de çok olduğu için, facebook kanalı ile düzenli olarak resimleri paylaşıyordum. Bir süre sonra yetmediğini farkettim. Deftere oturup uzun uzun yazmıyordum… Mira altı aylık olmuştu. O güne kadar heryere birlikte gitmiştik. Altı ay içerisinde Akdeniz’in Ege’nin hatta Hint Okyanusu ile Atlantik’in bile tadına bakmıştı. Bir çok yetişkinden bile daha kolay bir seyahat arkadaşıydı. Hiç yormamıştı. Harika fotoğraflarımız hatta oda kartından restorandaki peçeteye kadar bize o anları hatırlatacak ıvır zıvırları topladığımız bir anı kutumuz vardı. Ancak o kutuya herşeyi hapsedemeyeceğimi farkettim… Annem bile çok sevdiğim eski bir fotoğrafında, kucağında dondurma yiyen çocuğunun hangi çocuğu olduğunu karıştırmaya başlamıştı, yıllar içinde… O karıştırıyorsa benim durumun ileride daha vahim olurdu. Ve altı aylıktı, Mira’cım elimizden tutup kocaman kocaman adım atmaya  çalıştığında… O gün annem uyardı “bu anları tut, kaçmasınlar” diye… Ben de blogspottan bir sayfa açtım.

Blog yazmaya başlama serüvenim ve sebeplerim böyle işte… Kitubi’deki çağrıyı ben de bu yazıyı okuyan herkese paslıyorum… Siz neden blog yazıyorsunuz?

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Temmuz 13th, 2009 at 08:03 | #1

    Banu çok güzel yazmışsın, fotoğrafta harika. Ben senin kadar çok anı biriktiremiyorum maalesef. Mesela birlikte fotoğrafımız çok az Erdemle. Veya ilk aylarda yazmaya başladığım günlüğü aylardır elime bir kaç kez alabildim. Ama yapmak gerek, yazın beni üreklendirdi bu konuda

  2. Temmuz 13th, 2009 at 08:17 | #2

    Çok teşekkürler. Ben de bu yazıları sayesinde blog arkadaşlarımı daha iyi tanıyorum süper oluyor. Fotoğraf çok güzel bu arada.

  3. Temmuz 13th, 2009 at 10:44 | #3

    Hamileligimin ilk gunlerinden itibaren takip ediyorum blogları. Özellikle kafamda soru işaretleri oluştuğunda o dönem neler yaşamışlar diye çok gezinirim arşivlerde. İyi ki yazıyorsun Banucum ve iyi ki tanıştık:)

  4. Temmuz 13th, 2009 at 12:55 | #4

    cok güzel bir yazi Banu Bayildim iyiki yaziyorsun:)

  5. Temmuz 13th, 2009 at 17:30 | #5

    Ben simdiden bir cok seyi unutmaya basladim, keske yazsaymisim daha iyi bir sekilde gunluk tutabilseydim vs diye hayiflandigim cok oluyor. Ne guzel yazmissin, gercekten blog yazmak ve okumak benim anne hayatima da cok sey katiyor.

  6. Temmuz 13th, 2009 at 21:27 | #6

    Bu ne güzel bir foto olmuş böyle! Taklit edeceğim, önceden bildiririm. :)

  7. Temmuz 13th, 2009 at 21:41 | #7

    fotoğraf muhteşem, yazı muhteşem.. başka söze ne hacet..

  8. Öznur Tuğcu
    Temmuz 17th, 2009 at 09:20 | #8

    Çok tebrik ediyor ve hayranlıkla izliyorum. Okurken kendimden bir şeyler bulduğum ancak kaleme dökemediğim düşünceler bu yazıda nekadar güzel ifade edilmiş.Benimde 10 aylık bir oğlum var. Her Anne gibi bende oğluşumla ilgili herşeyin en iyisini istiyorum. Çevremde bilgi alabileceğim hiç kimsem olmadığı için sürekli internetten yararlanmaya çalışıyorum.Tabi buda sabah 9 akşam 19.00 çalışma temposunda oldukça zor oluyor.Aralarda dinlenmek ve aradığım bilgiler edinmek amacıyla bu yazılarınızı sürekli okuyorum.Tam bir fanatiğiniz oldum diyebilirim. Miray çok tatlı ve çok şanslı bana göre. Bir blog üyesi değilim.Ancak oyun grubuna katılmak istiyorum.Çünkü sürekli bakıcıda ve ancak hafta sonları tam gün beraberiz. Başka çocuklarla iletişim önemli bir olay.Bu konuda size danışmak istedim.Şimdiden çok teşekkür ediyorum ve Mira’yı öpüyorum.

  9. Temmuz 17th, 2009 at 22:33 | #9

    Naile… bence blogda bile iyi kayıt tutuyorsun… Fotoğraf konusunda benim biraz erken aklım başıma geldi. Mira’cım ile doğduğu ilk gün çekilmiş hiç fotoğrafım yok. bir tane var onda da bir yandan kucağımda Mira’yı emziriyorum, bir yandan da muhasebem ile telefonda pek ciddi konuşuyorum. Sanki 5. çocuğumu doğurdum. Pek rahatım. Rezil bir fotoğraf :(

    Gülüş, mutlaka çek böyle bir resim… Bir arkadaşım 9 ayını da aynı kıyafet ile fotoğraflamıştı… Bayılmıştım ama aklıma gelene kadar 9. ayı bulmuştuk. Bari bir tane sağlam hamile fotoğrafım olsun diye çekmiştik. Fotoğrafın devamında bir de 1 yaşınında küçük bir çocuğa dönüşmesini fotoğraflamak istedim ama hala beceremedik o işi…

    Öznur, sağol güzel sözlerin için… Hangi şehirde oturuyorsunuz? Anneler ile oyun grubu kurmak için benimleoynarmisinanne.com web sitesini önerebilirim sana… Sevgiler…

  10. Öznur Tuğcu
    Temmuz 20th, 2009 at 09:10 | #10

    Yukarıdaki yazıyı yazdıktan sonra neden bende Kutluay için böyle bir anı saklama işine girmiyeyim dedim.Oğlumun her anına, ilklerine sizin kadar tanık olamıyorum, bu konuda nasıl olur ne kadar başarılı olurum bilemiyorum ama blog üyesi oldum Banucuğum. Ancak daha yapılanma süreci devam ediyor:)Banucuğum diyorum çünkü hernekadar siz beni tanımasanızda yazılarınızdan yakın takipte olmanın avantajları ile bana sizinle çok uzun süredir tanışıyormuşuz gibi geliyor .Ankara Balgat tarafında oturuyoruz ve işimde Balgatta. Öneri web sitesi için çok teşekkür ederim, görüşmek dileğiyle.

  1. No trackbacks yet.