Home > düşündürenler, paylaşmalık, yemelik > Ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz… Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz

Ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz… Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz

Yılmaz Özdil bugün öyle bir yazı yazmış ki sarılıp öpesim geldi… Günün birinde bağlantıları değişirse hala ulaşıp okuyabilmek adına buradan da paylaşmak istedim.

Yakınımdaki örnekler ile kendi çocukluğumu kıyasladıkça endişelerim artıyor. Geçen aylarda bir kuzenimizin 5 yaşındaki kızına erken ergenlik tanısı koymuşlar. Sebepler arasında plastikler, kozmetikler, katkı maddeleri ve hormonlu GDO’lu gıdalar olduğu söyleniyor. Göğüslerindeki sertleşme nedeni ile gitmişlerdi, büyük ihtimal ile hormon tedavisine başlayacaklar. Çivi çiviyi söker hesabı… İşin acı yanı çok dikkatli, özenli, farkındalığı yüksek ailedir ama tek başına farkında olmak korumak için yetmiyor işte…

Tarım ülkesi olduğu söylenen ülkemde, gerçek gıda bulabilmek için kırk takla atmak ağırıma gidiyor ama en basidinden şu yandaki şebek surat için eli kolu bağlı ve karamsar kalamıyorum.

Zaten bugün yazacağım çok ama çok tatlı şeyler var. Gözlerimi yaşartan, günümü aydınlatan… ama akşamı beklemeli… şimdi işe dönmeli…

GDO’lu diyet tarifleri

Haliyle panik halindesiniz… “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle…
***
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya… Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya… İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
***
Ne verirlerse…
Onu yiyeceksiniz.
***
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz… Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli… Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran… İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef… Torunlarınız da.
***
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için… İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
***
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye… İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız… Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
***
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun… Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun… Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
***
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi… Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
***
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun… Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
***
Çin’den bal getiriyorlar mesela… Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan… İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum… Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
***
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
***
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
***
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
***
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz… Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Kasım 6th, 2009 at 19:57 | #1

    İnanmıyorum bende bu yazıyı bloga almalıyım dedim herkes okumalı dedim. Adam tokat gibi yazmış herkes kendine ders çıkarmalı.

  2. Kasım 6th, 2009 at 20:25 | #2

    geleceğimizi kendi ellerimizle mahvediyoruz, neden sorgulamıyoruz diye düşündüm hep bugün. keşke küçük bir köyde yaşasaydım daha mutlu saha sağlıklı olurduk herhalde.

  3. Kasım 6th, 2009 at 20:27 | #3

    bugün gezdiğim birçok blogda rastladım yılmaz özdilin yazısına, sen de çok iyi etmişsin bloguna koymakla, ne kadar çok kişi okursa o kadar iyi
    yılmaz özdil de hakkaten güzel yazmış, bu konunun peşini bırakmamsı da beni umutlandırıyor
    devam eder umarım
    bu arada dikiş makinesini kullanırsan mutlaka birşeyler yaz, işe yarar mı yaramaz mı merak ediyorum

  4. Kasım 6th, 2009 at 21:38 | #4

    gelecek gerçekten çok korkutuyor beni ozellikle de son zamanlarda…

  5. Kasım 6th, 2009 at 22:43 | #5

    ııı ıhhhh;özümüze döneceğiz…başka lüksümüz yok!

  6. Kasım 7th, 2009 at 00:11 | #6

    Adam hakikatten süper yazmis, benide korkutuyor gelecek:( Ama bizim millettede bazen hic akil yok hakikatten, cocuklari daha minicikken kolayla, rengarenk danone yogurtlarla tanistiriyorlar. Moderniz ya, avrupali olucaz ya, nasil olacagimizi sasiriyoruz. Leon Can bilmez danone, yogurt yer o hemde sade deyince uzayli gibi bakiyor insanlar! Umarim duyururuz sesimizi… Allah sonumuzu hayir etsin demek geldi icimden! Banucum bir de o yandaki sebegin tombik ellerini yerim:) Ama domuz gribi var ya uzaktan sadece:)

  7. Kasım 7th, 2009 at 00:22 | #7

    Başak; ben de daha çok kişi okusun istedim… gördüm ki yanlız değilim, çok kişi aynı şeyi düşünmüş…

    Sermin’cim… bilmiyorum ki… daha korkutucusu çoğu köydekilerin de bu paket çorbaları, abuk-subuk ambalajlı meyveli saçmalıkları, yoğurt taklidi yapan nişastalı ürünleri, tornadan çıkmış gibi görünen meyve sebzeleri… - sürüp gider bu liste - daha bir kıymetli görmesi… köyde de kurtuluş yok ki…

    Füsun… umarım kullanacak zaman - daha önemlisi malzeme :P - bulurum ve hemen bir şeyler yazarım…

    Burcu’cum… korkma… BİZ’de hatırı sayılır büyüklükte bir PAZAR’ız. Ben en azından bu sayede Trader Joe’s, Whole Foods, Fresh Market vs. gibi sağlıklı ürünlere ağırlık veren market zincirlerine kavuşacağımızı… hiç olmazsa market raflarında da gerçek yiyecek sayısının artacağını düşlüyorum.

    Dijle’cim… aynen katılıyorum…

  8. Kasım 7th, 2009 at 00:30 | #8

    Efsun… inan Türkiye’de daha da çivisi çıktı bu işin… Siz yurtdışında yaşayanlar daha şanslısınız. Ben Avrupa’yı geçtim, Amerika’da bile gerçek yoğurt bulup burada bulamıyorum ya trajikomik…

  9. Kasım 7th, 2009 at 01:02 | #9

    özümüze dönmemiz gerektiği kesin ama nasıl olacak ? insanlar çok bilinçsiz, umursamaz. Umarım düzelir.

  10. Kasım 7th, 2009 at 01:03 | #10

    bu arada kızın sana çok benziyor gittikçe daha da benzeyecek sanırım, ne güzel

  11. Kasım 7th, 2009 at 20:42 | #11

    Tabii illa da tarhana yapmayı öğrenmemize gerek yok. Hala yapabilenleri destekleyebilsek o bile yeter. Zerre haz etmediğim, uslübunu düzeysiz bulduğum bir yazardır Y. Özdil. Bu yazısını da siz diye hitap ederek başlayıp sen diyerek ve neredeyse aşağılayarak bitirmiş. Ama çok doğru hususlara parmak basmış, o ayrı. Bugünlere gelmemizde maalesef kent ve kentliyle köy arasındaki bağın tamamen kopmuş olmasını en temel etkenlerden biri olarak görüyorum. Köylü yemeği diye senelerce mutfağına bulgur sokmayanlar Derya Baykal programında amanin ne kadar besleyicidir deyince marketlere koşmuştu. Anlatırken komik geliyor ama aslında çok acıklı bir durum bu.
    Yazmadan geçemeyeceğim, Miracığım yine bir içim su…

  1. No trackbacks yet.