Home > gezi notları, gezmelik > AVUSTRALYA - Canberra

AVUSTRALYA - Canberra

Canberra Avustralya’nın başkenti ! Başkent olmasına 1908 yılında karar verilmiş ve Chicago’lu 2 mimar tarafından 1913 yılında tasarlanmış. Bana Atatürk döneminde başkent olmak üzere tasarlanan Ankara’mızı anımsattı; farkı ise onların plana halen sadık olması…

Benim işim Australian Institute of Sport - Avustralya Spor Enstitüsü Kampüsündeydi. Canberra’ya vardığımızda; Hayri ile ben direk kampüse gittik. Mira, Cenk, annem ve Suha ise otelimize doğru yola devam etti. Bizim toplantı programımıza bağlı olarak, o akşamı yemekte ayrı geçireceğimizden emindik. Ama 6:30′da açılış kokteyli ile tamamlanan program güzel bir sürpriz oldu. 6:45′te oteldeydim ve çılgın gibi yağmur yağıyordu. Karanlıkta ve yağmurda nokta vuruşu yapmak daha mantıklı olacağı için Cenk bir sonraki akşam için belirlediği restoranları aramaya başladı. 7:30′a kadar açtığımız her telefonda dolu cevabı alırken, o saatten sonra bir saat içinde - 8:30′da - mutfağın kapandığı cevabını almaya başladık (!) En nihayetinde aradığımız bir yer hemen gelebilirmisiniz dedi. Otelin bir arka sokağında olduğu için 7:40′da oradaydık. Küçücük bir yerdi ve tek masa kalmıştı. O da bizim içeri girmemiz ile tatlı siparişini verdi. Kalkmaları ile meydanı boş bulan Mira coştu :) Mira çalışanları oyalarken de, biz rahat rahat yemeğimizi yedik, şarabımızı içtik. Saat 9′a doğru kalktığımızda yağmur dinmişti. Ertesi güne hazırlık olsun, bari arabayla dolaşarak oryantasyon yapalım dedik ama evlerin ışıklarının bile söndüğünü görünce hızla otele döndük. Sanırım bütün Canberra 9:30 gibi uyuyordu :) Annem kendi uyku temposuna göre yaşayan bir şehir görünce duruma çok hoşnut kaldı. Ertesi sabah erkenden kalktığımızı düşünüp, kahvaltı yapabileceğimiz bir yere gittik. 7:30 gibi zorla oturacak bir yer bulduk ve 8 gibi herkes işe gitti :) O gün öğrendik ki Canberra’da büyük alışveriş merkezleri bile 9′da açılıyor ve 5:30′da (!) kapanıyor.

Kahvaltı sonrası ailecek benim katıldığım kongrenin düzenlendiği Australian Institute of Sport - Avustralya Spor Enstitüsü (AIS) Kampüsü’ne gittik. Burası aynı zamanda Canberra’da nereleri gezmeli diye baktığınız da karşınıza ilk çıkan yerlerden biri… AIS’de 29 branşta birinci sınıf yüzlerce sporcu eğitiliyor. Spor tesislerinin mükemmel olmasının ötesinde bilim adamları burada kas ölçümlerinden, psikolojiye, beslenmeden, mayo tasarımına kadar aklınıza gelebilecek her konuda sporculara destek olmak için çalışıyorlar. Antremanlar esnasında yapılan ölçümler anında antrenörler ile paylaşılıyor. Antrenörler uygulama sonuçlarını gerçek anlamda değerlendirerek program yapıyorlar. Türkiye için ütopik bir durum diye adlandırabilirim. Avustralyalılar burası ve sporcuları ile gurur duyuyor. Duyulmayacak gibi de değil. Kampüs halka açık. Çocuklar için dersler mevcut. Bir de belli saatlerde ücretli olarak rehberli geziler düzenliyorlar. Rehberliği de kampüse burslu olarak kabul edilen geleceğin dünya-olimpiyat şampiyonu sporcuları yapıyor. 1,5 saat süren bu turun sonunda hepi topu 20 milyon nüfuslu Avustralya’nın olimpiyatlarda neden en çok madalya alan ülkelerden biri olduğu anlaşılıyor… bu arada Avustralyalılar için olimpiyatlardaki en büyük rakibin İngiltere olduğunu da eklemem gerekiyor. 2006 Pekin olimpiyatlarında İngiltere’nin kendilerinden fazla madalya alması hükümeti sarsacak kadar önemli bir konu olmuş… o kadar yani… Burada yaşayan çocukların sporu hayatlarının bir parçası olarak almaları öyle kendiliğinden gelişebilen bir şey ki Mira için de böyle olabilmesini dilerdim. Ama ne yazık ki Türkiye’de çocuk yetiştirirken, herşey için olduğu gibi, bunun için de özel bir çaba harcamak lazım…

Kampüsü gezdikten sonra ben kongre merkezine giderken, bizimkiler de kendilerini Avustralya’nın olimpiyat ruhuna kaptırarak kampüste kaldılar :) Benim işimin bitmesiyle, Canberra’nın AIS kampüsünden sonra gezilmesi önerilen Black Mountain Tower‘a gittik. Kuleye de çıktık ama çılgın esen rüzgar nedeni ile gözlem balkonuna çıkamadık. Erkenden otele döndük. Erkenden bir restoranda rezervasyon yaptık… Erkenden otelden çıktık. Restorana vardığımızda en son gelen masanın yine biz olduğumuzu anladık… bir de restoran tercihimizin pek de çocukla gitmeye uygun olmadığını :D Mira ağılıklı olarak orta yaş çiftlerinin bulunduğu bu restoranda biraz moleküler mutfak örneklerinin tadına bakmış bulundu… Benim kadehimden su içmeye çabaları ise garsonun endişeli müdahalesi ile sekteye uğradı. Mira’nın oyalanmakta olduğu kadehin 80 dolarlık olduğunu söyledikten sonra yerine verdiği kadeh bizim kızın sosyetesine hitap edemedi ki daha fazla ilgilenmedi. Neyse ki hesap kadeh kadar astronomik gelmedi ve saat 9a gelmeden yemeğimizi bitirdik yine de kalan en son masa olarak restorandan ayrıldık. Annemin standartlarına göre felekten bir gece çaldığımız geceyi saat 10da yatağa konarak tamamladık.

Sonraki gün sabahın köründe uyanmamızla, annemin artık Canberra’lı olmakla kalmayıp, bizim yönetimi de ele aldığını gördük. Tabi kaldığımız otelin bir apart otel olmasının, hepbirlikte kaldığımız dairenin de çamaşır kurutma makinasından, mikrodalgaya tam teşekküllü olmasının da adaptasyonunu hızlandırmadaki etkisini yabana atmamalı… Bir yanda kirliler haldur huldur yıkanırken, diğer yanda kahvaltımızı yaptık. Ardından ben toplantıya kaçtım. - resmen kaçtım - Bizimkiler de ben dönene kadar odada domestik hayatlarına devam ettiler. Öğleden sonra döndüğümde tüm kirliler yıkanmış, ütülenmiş bavullar yeniden hazırlanmış mis gibi bekliyordu. Annem - akşam yemeği hazırlıklarını da bahane ederek - kendisini bir alışveriş merkezine atmayı istedi. Suha da evin küçük oğlu kontejanından faydalanarak - 30 yaşında olması durumu hiç bir şekilde değiştirmiyor -  National Zoo - Canberra Hayvanat Bahçesine çita sevmeye gitti… Mira 1,5 metreden uzun, 12 yaşından büyük olsaydı biz de peşinden giderdik ama mevcut koşullarda çita sevmenin bedeli bizim çekirdek aile bütçemizi aşıyordu. Sydney’e tekrar döndüğümüzde gezmeyi planladığımız diğer hayvanat bahçelerini - ve giriş ücretlerini - göz önüne alarak, annem ile akşam yemeği alışverişini tamamladık. Odaya döndük. Herhangi bir restoranda almaya kalksak bize oldukça tuzluya mal olacak iddaalı - ama vidalı kapaklı - Avustralya şaraplarımız eşliğinde akşam yemeğimizi yedik.

Canberra’daki son günümüzde rahat bir kahvaltı sonrası, aracımızı yerleştirdik. Öğlene kadar AIS kampüsündeydik. Kapanış töreni ardından, Hayri’yi otobüs terminaline yolcu ettik. Sydney’in altını üstüne getirmek üzere yola çıktık.

devamı gelecek…

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Şubat 8th, 2010 at 10:58 | #1

    Devamı çabuk gelsin Banu, çok keyifli yazılar bunlar.

  2. Şubat 8th, 2010 at 14:59 | #2

    Ingiltere’den daha mi pahali, merak ettim. Bir de madalya sayisinda Ingiltere ile yarismasi ilginc, sonucta hala somurge gibiler, Ingilizler 2. vatan bellemisler orayi :)

  3. Şubat 9th, 2010 at 15:42 | #3

    keyifle okudum ne güzel geçmiş avustralya.. canberra sound huzur verici..sevgiler,

  4. Şubat 10th, 2010 at 21:44 | #4

    Başak’cım, en kısa zamanda gelecek devamı…

    Benden Bizden, Avustralya İngiltere’den daha ucuz… benim kıyaslayabildiğim kısmı büyük şehirlerdeki yemek ve otel fiyatları oldu… bunun sebebi Avustralya’da yetiştirilen çok çeşitli ürünler yani ham madde bolluğu olsa gerek… İngiltere ile rekabetin temeli de eski sömürge olmalarına dayanıyormuş…

    Demet’cim… teşekkürler…

  5. Şubat 11th, 2010 at 13:14 | #5

    ilahi banu, çok güldüm :))

  1. No trackbacks yet.