Küçük Ada-mın doğum hikayesi

Hamileliğim ilk - iki trimesteri zaman zaman ayaklarımı yerinden kestiğinden, son haftalarda Humphy Dumhy’ye dönüşüp yuvarlanarak kırılacağımdan emindim. Çok şükür, bir kez daha yanıldım. Gün geçtikçe kendimi fazlasıyla iyi hissetmeye başlamıştım. - ikinciye benim gibi zor başlayanlara moral olsun :) - Elim ayağım şişmemiş, uyku pozisyonu alabilmek için dört dönmeye başlamamıştım. Pelvik kemik ağrılarım yerini korkunç bir esnekliğe bırakmış, hatta burada 3 katlı bir evde sayısız in-çık ile yaşamama rağmen tık nefes kalışlarım da kaybolmuştu. Sadece akşamları Mira’ya sarılıp onun ile birlikte uyuyakalıyor ve gecenin bir yarısı ise uykum kaçıp geri kalkıyordum - ki bunların da hacıyatmaza döneceğim şu günlere bünyemi hazırladığına inanıyordum. 1 Nisan gecesi de yine Mira ile uyuyakaldım ve 2 Nisan saat 1de ise hafif bir ıslaklık ile uyandım. Ne olduğunu düşünmeme bile gerek yoktu… Telefonu alıp, kendimi tuvalete attım. Cenk’e haber verirken ağlamaklıydım ama o bak iyi ki doğuran sensin, her türlü değişikliğe süper hızlı adapte olursun temalı gaz verici bir konuşma yapınca toparladım kendimi…

2 gün sonra yani Pazartesi çalışmaya başlayacağım doula - doğum koçunun gönderdiği notlara ve Perşembe günü doktorlarımla paylaşacağım doğum planıma göz attım. Hatta üzerine sevdiğim bir kaç güzel doğum hikayesini tekrar okudum… Hızlıca hastaneye götüreceğim bir - kaç parça eşyayı çantama koyarken de durumu içime sindirdim.

Mira’ya işlediğimiz akış planı; babasının uçağa binip buraya geleceği, sonra Ada’nın doğmak için hazır olduğunu bana söyleyeceği, Mira bizi Özge veya anneanne ile evde beklerken, babası ile benim hastaneye gideceğimiz, orada benim vücudumda yavaş yavaş açılacak özel bir kapıdan Ada’nın çıkacağı, Mira’nın bizi görmeye geleceği ve hepbirlikte Ada’yı da kucağımıza alıp eve döneceğimiz şeklindeydi. Gerçi Nurturia dostlarım biliyor; bir süredir aklımdaki tilkiler ya Cenk gelmeden doğurursam diye çalıştığından Mira’ya da bir sürpriz yaşayabileceğimizden bahsetmiştim… ama yine de o yine de bu yazdığım senaryoya pek adapteydi ve onun gözünde baba gelmeden Ada gelemezdi ! Ben de Mira’nın uyandığında yanında olmak, dolayısıyla program değişikliğini kendim anlatıp öyle gitmek istiyordum.

Bir kaç gün önceki doktor kontrolüm, Mira’nın doğumunda ilk kontrollerimi yapan ve sonraki 19 saat boyunca takip eden Dr. Zimmerman ile idi… suyun gelmesi üzerine hastaneye gitmenin zamanlaması üzerine konuşmuştuk. Eğer anormal veya farklı bir sıkıntım yok ise hastaneye gitmekte çok acele etmeye gerek olmadığı, onlara haber verip, biraz sancı hissedene kadar evde vakit geçirebileceğimi söylemişti. Kliniğin telesekreter mesajından o gecenin nöbetcisinin de Dr. Zimmerman olduğunu öğrendiğimde işlerin yolunda gideceğini düşünmeye başladım. Kendisine notumu bıraktım. Kızımın yanına döndüm ve uyudum :) .

Sabaha doğru Dr. Zimmerman aradı… Bebeğin hareketlerini hissediyor olduğumu, kanama vs. olmadığı gibi hiç sancı da olmadığını öğrendikten sonra evde vakit geçirebileceğimi, ne zaman istersem hastaneye gelebileceğimi söyledi. Bunu duyacağımı biliyordum ama rahatladım, tekrar Mira’ya sarıldım ve yine uyudum :) .

Sabah 7:30 gibi hafif hafif sancılar ile uyandım. Duş aldım, giyindim. Mira’yı kaldırdım, emzirdim… Yavaş yavaş senaryodaki değişikliği anlattım. Gözleri doldu, bozuldu… Bugün gelmese babamı azıcık daha beklese dedi. Ada’nın geçeceği kapının açıldığını tekrar kapanamayacağını söyledim. O zaman arayalım babamı hemen şimdi gelsin dedi. Benim de babasının da bunu çok istediğini ama uçakda yer bulsa da buraya gelmenin sabah kahvaltısı - öğle yemeği - akşam yemeğini uçakta yiyip uçakta uyuyacak kadar uzun sürdüğünü, babası gelene kadar Ada’nın zaten gelmiş olacağını anlattım. Beklediğimin aksine ağlamadı, tamam o zaman sonra ne olacak diye akıllı akıllı anlattırdı neler yaşayabileceğimizi… Oysa buraya geldiğimizden her küçük olaya mağara adamı gibi yırtınarak tepki veriyordu, o sabah üzerine bir ablalık gelmiş gibiydi, şaşırdım…

Hep birlikte uzun rahat bir kahvaltı ettik… - çok açtım ama abartmadım :) Kahvaltı sonrası minik kuzen Bora sabah uykusuna yattı, ayaklandıktan sonra sancıları hiç hissetmemeye başlamama rağmen Mira için evden çıkmamızın doğru zamanı olacağını düşündüm. Böylece Baha annem ile beni hastaneye götürürken, Özge de Mira ile rahat vakit geçirebilecekti. Mira Shrek izlemek için koltukta yerini aldı… Bana da kocaman - ve ıslak - bir güle güle öpücüğü kondurdu.

Saat 11:30′da hastaneye vardığımızda, halen hiç sancı hissetmiyordum. NTS’de ise düzensiz ve hafif sancılar olduğu gözüküyordu. Serviks kontrolümde 3cm açıklık vardı. Mevcut koşullarda halen gönül rahatlığı ile evde sancıların biraz daha artmasını bekleyebilirmişim. Ama hastaneye bir kere giriş yapınca doğurmadan çıkartılmadığımız için doğum öncesi vakit geçireceğimiz ve doğumun da gerçekleşeceği odaya alındık. Mira’nın doğduğu odaya alındığımı farketmek çok hoş bir tesadüf oldu. İki bebeğimi de aynı hastanede, aynı odada, Dr. Zimmerman ile doğurmaya başlıyordum. Yanlız Mira ile işimiz uzayınca, Zimmerman ve 1. ekibin mesaisi bitmiş, Alvarez ve 2. bir ekip ile doğumu gerçekleştirebilmiştik. Zimmerman’a bu sefer uzmayacağını, kendisi ile bu doğumu yapacağımı söyledim :) .

Odadaki ilk hemşiremiz uyuzun teki idi. Yanlış yerden giriyorsun, buradan daha önce de bulunamadı diye uyarmama rağmen damarımı parçaladı. Öyleki o koldan tansiyon bile ölçülemez hale geldi. Tansiyonu ölçmeye kalktıklarında alt kolum dev kolu gibi şişiyordu. Sonuçta, sol koluma buz doldurulmuş plastik bir eldiven ile tampon yaptı. Sağ kolum da serum girişi ve tüm ölçüm aletlerinin yükünü üstlenip, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi kablo ve hortumlar ile donandı. Burnumu kaşırken bile bir kaç aleti devre dışı bırakabiliyordum… Velhasıl, sonrasında da her hareketimde, bebeğin bu posiyonda kalp atışı düşüyor diye beni yatağa sabitlemeye çalıştı. Zimmerman’a hemşireyi değiştirmeyi istediğimi söylemeyi planlarken sanırım o da elektriğimizin tutmadığını hissetti ki giriş işlemlerimi tamamlayan genç bir hemşire ile yerlerini değiştiler. Yeni hemşirem benim yaşlarımdaydı ve daha girişte sohbet ederken tam Mira ile yaşıt bir kızı olduğunu öğrenmiştim. Hareketli olma isteğime çok olumlu yaklaştı. İlk hemşirenin aksine, bebeğin pozisyon değiştiğinde kalp atışının düşmesine değil, hafif bir düşüş olsa bile çok hızlı toplanmasını önemsedi. Konuşmaları ile gözümün dolayısıyla aklımında NTS’ye takılıp kalmasından kurtardı beni…

Saat 13:30 gibi halen çok garip aralıklar ile gelen sancımsı şeyler vardı, benim de bunların düzene gireceğine dair ümidim yavaş yavaş sona eriyordu. Doktorum, küçük bir doz pitocin vermeye başlayalım dedi. Bu sancıları hızla düzene soktu. Sonraki, bir buçuk saat sancılar çok kuvvetli ve düzenliydi. Aralarında kendimi dinlendirebiliyordum. Dalgalarda ise sadece alıp verdiğim nefesime odaklanarak veya özellikle hiçbirşeye odaklanmamak üzerine çalışarak rahat rahat geçiriyordum. Sağ kolumda bu kadar cihaz takılı olmasaydı, örgü bile örecektim - ciddi ciddi yanımda da getirmiştim :)

Saat 3′ten sonra ise pitocinin güzide etkileri canıma okumaya başladı. Bana kendimi toparlama fırsatı vermeyen sabit bir ağrı ve bunun üzerine sık aralıklı gittikçe şiddetlenen dalgalar yaşıyorduk. Her sancı ile oğlumun bana yaklaştığını düşünüyor ama sadece benim değil, onun da çok zorlandığını hissediyordum. Ve saat 4:30 da yapılan serviks kontrolünde hepi topu 4cm açıklıkta olduğumu duyunca gün bitmeden Sarp Ada’yı kucağıma alacağıma dair inancım neredeyse sıfırlandı. Epidural almak istedim.

Epidurali - yine - Zimmerman kendisi taktı. Sancıların kuvvetlenerek geldiğini hissetmeye devam ediyordum ama en azından belimdeki büyük baskı kalkmıştı, bacaklarımı da rahat rahat oynatabiliyordum. Sancı artık beni zorlamıyordu. Kendime geldim, biraz uyukladım. Epidural alalı hemen hemen 40 dakika olmuştu ki önce bir kusma isteği ardından da büyük bir baskı ile ıkınma ihtiyacı hissetmeye başladım. Hemşirem kontrol ettiğinde 10cm açıldığımı ve itmeye hazır olduğumu söyledi :D - halen bu kadar hızla o noktaya geldiğimize inanmakta güçlük çekiyorum -

Yatak doğum yatağı haline dönüştürüldü. Doktorum çağırıldı. Annemi Iphone üzerinden Skype ile Cenk’e bağladık. Annem, doktorum ve hemşirem ile birlikte doğum ekibimize canlı yayında Cenk de katıldı :) İlk 3 itme sonrası, sancı aralığım biraz uzadı, itme ihtiyacım da durdu. Bu sırada perde arkasından birisi doktoruma yan odadaki hastasının da doğuma hazır olduğu haberini verdi. Doktorumun çıkmasından bir süre sonra tekrar itmemi söyleyen ağrılarım geri geldi. Hemşirem çok baskı var biliyorum, her nefeste oğlun biraz daha yaklaşıyor sana gibi moral ve cesaret verici konuşurken bir yanda doktor geri gelene kadar itmemi durduracak şekilde beni yönlendiriyordu. Neyse ki Zimmerman yan odada bir kız bebek doğumunu müjdeleyerek hemen geri geldi. İtmeye başladık. Epizyotomi için gerekli tüm malzemelerin yanında hazır oluğunu görebiliyordum, ihtiyaç olup olmayacağını sordum. Doktorum, perine mesajı ile destek verirken hiç gerek olmayacağı söyledi. Oğlumun başını hissetim, saçlarına dokundum. Bir kaç saniye içinde dünyaya merhaba dedi küçük Ada’m…

Hemen göğsüme verdiler. Ağlamayı bıraktı, gözlerini kocaman açıp bakmaya başladı. Kordondaki kalp atışı da durdu. Göbek bağımız kesildi. Plesenta da perde arkasından usulca verildiği kordon kanı bankasının yolunu tuttu. Zimmerman hiç yırtık veya kesik olmadığını söyledi.

Minik yavrum doğduktan sonra benim doktorum tüm işini tamamlayana kadar uzun süre kucağımda kaldı. Sonra kısaca sadece kilosu ölçüldü ve tekrar kucağıma verildi. Doğumdan 15 dakika sonra emzirmeye başladım. Bir saate yakın vakit bu şekilde geçirdikten sonra yenidoğan hemşiresi oğlumu aldı. Diğer ölçümlerini ve kontrollerini yanımda yapmaya başladı. Bu sırada benim hemşirem de bağlı bulunduğum serum, epidural vs. den beni kurtardı. Hemşiresi Ada’nın vücudunu sildi, berberlik kıvamdaki saçlarını da yıkadı. Benden dolayı risk altında olduğundan, şeker ölçümleri yapacağı topuk kanını almak için bile izin istedi. Doğum planımı baştan paylaşamamış olamama rağmen herşey gönlümdeki gibi oldu. Huzurlu ve sakin… Tek eksiğimiz Cenk’in sadece ses ve görüntü ile değil fiziksel olarak da bizimle olabilmesiydi.

Sarp Ada’m da doğumu kadar huzurlu ve sakin bir bebek… Geceleri hastanede yanlız ikimiz başbaşa kaldık, gündüzleri ise Mira’mız da bize katıldı. Doğumdan 24 saat sonra hastaneden çıkabiliyorduk ancak bizim 24. saatimiz Pazar akşamına denk gelince ikinci bir gece daha kaldık. Pazartesi günü Sarp Ada, Mira ve ben eve geçtik. Hepimiz için yepyeni bir hayata başladık…

bunlara da göz atabilirsiniz…

  1. Nisan 10th, 2011 at 01:21 | #1

    Maşallah Banu, fotograflara bakınca gözlerim doldu. Tekrar tekrar tebrik ediyorum.

  2. Nisan 10th, 2011 at 03:41 | #2

    Gozunuz Aydin Banu! Sarp Ada’nin saclarina bayildim dogrusu!

  3. Nisan 10th, 2011 at 05:23 | #3

    Banu’cum,

    Iki yavrun da birbirinden tatli masallah. Dogum hikayen cok duygulandirdi beni, hamile oldugumdan daha da cok etkilendim galiba. Insallah ben de cocuguma boyle huzurlu bir dogumla kavusabilirim, ilk dogumum bayagi zor olmustu ikinciden gozum korktu. Senin hikayen bana umut verdi.

    Tekrar tebrik ederim.

  4. Nisan 10th, 2011 at 07:26 | #4

    Ne kadar güzel bir bebek… Hele o saçlar;)
    Çoğaldık…
    Sevinçlerimiz, güzel günlerimiz bol olsun.

  5. Nisan 10th, 2011 at 08:12 | #5

    Banu çok duyguladım ve şu anda klavyeme gözyaşlarım birbir damlıyor.
    Ne diyeceğimi bilemiyorum. Hayatınız boyunca mutluluk diliyorum 4 kişilik ailenle.

  6. Nisan 10th, 2011 at 08:14 | #6

    Herşeyi başdan yaşattın bana. Gözlerim dolu dolu oldu. Çok güzel bir doğum hikayesi. Allah iki çocuğuna da sizinle büyüyebilecekleri sağlıklı bir ömür versin.

  7. Nisan 10th, 2011 at 10:50 | #7

    Süpersiniz Banu. Doğum anına kadar nasıl da Mira’yı düşünmüşsün. Ben de gelecek olanı değil de, yanımdaki Deniz’i düşünüyordum hep, ona nasıl söyleyeceğimi… Ne ilginç bir his.

    Gözyaşlarıyla okudum. Hep mutlu olun, sağlıklı olun.

  8. Aslıhan
    Nisan 10th, 2011 at 16:34 | #8

    Ne kadar benzer hikayeler. Ben de büyük oğlumu eşim Türkiyede iken yurt dışında doğurmuştum. Küçük oğlumun doğumunda ise aklımda hep büyük oğlum vardı. Suyum oğlum okuldayken geldi. Taksi ile hastaneye giderken büyük oğlumla ilgili herşey, organize ettim. Çok soğukkanlı ve sakindim. Ta ki doğumdan sonra eşim oğlumu alıp geldiği ana kadar. Oğum odaya girdi, yatağa koştu, kardeşini gördü. suratında kocaman bir gülümseme oldu. İşte ben o zaman ağlamaya başladım.
    Allah tüm çocukları korusun. Hepimize sağlıklı bir ömür versin. Tebrik ediyorum.

  9. Nisan 10th, 2011 at 18:58 | #9

    Heyecanla okudum, gözlerim dolu dolu. Cenk, Mira, Minik Sarp Ada ve sen… Hep beraber mutlu, sağlıklı , huzurlu, bol kahkahalı bir ömür sizin olsun. Tekrar tebrikler ve sevgiler…

  10. Nisan 10th, 2011 at 20:48 | #10

    sımsıcak bir hikaye olmuş. tebrik ederim tekrar. kendi doğumumu hatırladım, ne güzel değil mi ilk anda kucağına almak sımsıcakken.. gülümseyerek izliyorum sizi, ilham alıyorum :) sevgiler

  11. senayc
    Nisan 11th, 2011 at 09:21 | #11

    Hala ağlıyorum,nurturia da Ada haberini okuduğumda da ağlamıştım,bir zamanların gebedaş arkadaşım, Ada ve Mira ile huzurlu bol gülücüklü sağlıklı günler diliyorum size…Doğum hikayen çok güzel,dediğin gibi artık yeni bir hayat başladı sizin için, bizim de böyle yumuşak geçişlerimiz olmasını hayal ettim,içime ferahlık geldi seni okuyunca….
    sevgilerle
    şenay

  12. Nisan 11th, 2011 at 10:18 | #12

    maşallah Banu! Ada’nın gelmesinde geçen sürecin böylesine yolunda gitmesine çok sevindim. Fotoğraflarda da harika görünüyorsunuz. Ada’yı ve özellikle yeni abla Mira’cığı kocaman öpüyorum.

    Sevgiler..

  13. Nisan 11th, 2011 at 15:25 | #13

    Sevgili Banu ,çok hoş bir doğum hikayesi olmuş.Müthiş güzel saçları var ,Allah sağlıkla ve mutlulukla uzun bir ömür nasip etsin .

  14. misia
    Nisan 11th, 2011 at 20:24 | #14

    Ne güzel anlatmışsınız doğum hikayenizi:) Mutlu huzurlu uzun bir ömür dilerim hepinize..

  15. meral
    Nisan 11th, 2011 at 20:45 | #15

    Mira’nın ve Sarp Ada’nın Güzel Annesi Banu ne güzel bir dogum hikayesi ne duygulu ne içten..Sağlıklı mutlu nice seneler tüm ailenizle sevdiklerinizle beraber.
    Gözünüz aydıın :)

  16. Seda
    Nisan 11th, 2011 at 22:54 | #16

    Tekrar gecmis olsun Banu, ben de cok duygulanarak okudum. Sarp Ada saglikla buyusun, Mira ile, sizinle guzel gunler gecirsin..

  17. Nisan 12th, 2011 at 00:32 | #17

    Banucum aylar sonra ilk kez bloga girmesem dogum yaptğından haberim olmayacak. Kimsecikler söylemedi bana. Sağlıkla kucağına aldın tebrik ediyorum canım seni. Çok tatlı bir bebiş ama maşalllaaaaah. Öpüyorum gelince görüşmek üzere.

  18. Ekin Atli
    Nisan 12th, 2011 at 06:46 | #18

    Cok cok tebrik ederim Banu.. Senin dogumunun basladigi gun ben de Ada’ma kardes bekledigimizi ogrendim… ve simdi bu yazini okuduktan sonra izninle senin dogum hikayeni dogum planim olarak doktoruma vermek istiyorum :)
    Tekrar tebrikler, hepiniz harika gorunuyorsunuz…

  19. Nisan 12th, 2011 at 08:41 | #19

    Hayırlı olsun ada bebek,ailenize huzur , mutluluk getirsin.Doğum hikayeleri okumak çok hoşuma gidiyor ve tabii kendi hikayemide merakla bekliyorum.Perina masajının nasıl yapıldığı ile ilgili detay verebilirmisiniz.teşekkürler.

  20. Nisan 12th, 2011 at 11:51 | #20

    Banu’cugum,ne guzel bir hikaye! Mutluluklar diliyorum.

  21. eda
    Nisan 12th, 2011 at 15:22 | #21

    sevgili banu hayırlı olsun ada bebek..sağlıcakla yaşasın.
    slingomom da sünnet için yaptığınız yorum için çok teşekkür ederim içim çok rahatladı.gören her çocuk doktoru yarım sünnet diyor :)
    hep mutlu olun..

  22. Nisan 12th, 2011 at 15:39 | #22

    Banu tebrik ediyorum!!! Masaallah size. Artik darisi basimiza diyorum :) Artik oralarda misiniz? Mira’yi ve Ada’yi gozlerinden opuyorum.

  23. Nisan 16th, 2011 at 09:57 | #23

    Banu cok tebrik ediyorum biraz gece oldu ama Sarp Ada’ya saglikla kavusmaniza cok sevindim.

  24. Nisan 18th, 2011 at 10:30 | #24

    Bayılırım saçlı bebeklereeee, çok çok tatlı bir bebek. Mutlu ve sağlıklı, sevdikleriyle geçireceği uzun bir ömrü olsun umarım…

  1. No trackbacks yet.