Home > gezmelik, ilkler > Az gittik, uz gittik…

Az gittik, uz gittik…

Turizmci olmamın sonucu, hele ki kendi işyerimin sahibi bir turizmci olmamın kaçınılmaz sonucu… her zaman çok seyahat etmek zorundayım. Mira’cım aramıza katıldıktan sonra da devam etti aynı tempo. Tabi Mira ile beraber ve planları Mira’ya göre yaparak… Kalınacak yer, gidilecek yol, götürülecek eşyalar gibi her konuda  daha dikkatli olmaya başladım. Dahası, benimkinin tersi statik bir iş düzenine sahip ve bugüne kadar hiç bir seyahatime benimle gelmeyen Cenk, Mira’dan sonra bizimle gezmeye başladı. Keramet Mira’daymış :) 10 yıldır sevgili, 5 yıldır evliyiz ama şimdi aileyiz. :)

Tabi bir yandan düşünüyorum benim işi Cenk yapıyor olsa ne olurdu? Muhtemelen biz ana - kız sürekli babanın yolunu gözler halde evde otururduk. Bardağa dolu tarafından bakmalı… Çok şanslıyım, durum böyle olmadığı için…

Geçtiğimiz hafta yine bir iş için şehir dışına - bu sefer Bolu’ya - gitmemiz gerekti. Yol kısaydı ve Mira emekleyerek özgürce dolaşsın diye annemlerin Abant yolundaki evinde kalacaktık. Ancak, ilk defa yanımızda babası yoktu. İlk defa işlerini ayarlayamamıştı. Hatice gelmek istedi ama haftasonuna geri dönmeliydi. Sonuçta ben, babaannesi, Hatice’den oluşan kadro çıktık yola. Ben toplantıya gittiğimde ilk iki gün Hatice ve babaannesi ile kalacaktı. Sonra Hatice dönecekti. Son iki günü de babaannesi ile hasret gidererek idare edeceklerdi.

Planımız iyi gibi görünüyordu. Herşey yolunda gibiydi. Mira babaannesi ile aşk yaşadı. Ben de işlerimi hallettim. Biraz huzursuzlandı ama en kötüsünü eve dönüşümüzün ertesi günü yaşadı ve yaşattı… Gitti o mutlu bebek, yerine Bolu’dan getirdik bir işkenceci… Hem kendine, hem bana eziyet ediyor… Sinirlerim bozuldu ağladım ilk defa, o ağladıkça…

Tam o ara, Montessori grubundan bir annenin önerisi ile internetten ikinci el aldığım Maria Montessori’nin “The Secret of Childhood” başlıkla kitabını okumaktaydım. O gece açtım, karşımda 8. Bölüm: DÜZEN… hep karşımızda bu sihirli kelime… Demiş ki Bayan Montessori:

  • Çocuğun düzene karşı son derece duyarllı olduğu aşama, önemli olduğu kadar esrarlı bir aşamadır.
  • Çocuğun düzene karşı duyarlılığı var oluşunun daha ilk aylarında seçilebilir. (iki yaşına kadar devam ediyormuş)
  • Çocuklardaki düzen tutkusu yetişkinlerden farklı bir şey… İntizam yetişkine bir ölçüde dışa dönük bir zevk sağlar. Ama küçük çocuklar için hiç böyle değil. Onlar için düzen, hayvanlar için üzerinde yürüyebilecekleri toprak, balıklar için içinde yüzebilecekleri su neyse o…
  • İnsanoğlu yaşamında kendisini nasıl güdüp yöneteceğini çocukluğunda öğrenir. Bu doğrultudaki ilk buyruk, doğa tarafından düzenle ilgili duyarlılık döneminde verilir. Doğa, insanoğluna adeta dünyada yerini bulmasına yardım edecek bir pusula sunmaktadır. Doğa yetişkin dilinin seslerini yeniden üretebilecek gücü çocuklara sağlamakta. Sizin anlayacağınız zeka hiç yoktan oluşmaz, zeka çocuğun duyarlılık dönemlerinde attığı temeller üzerine kurulur.
  • Çocuğun düzen duygusu bizimkine benzemez. Kayıtsızlaşmışız biz. Çocuk ise yeni izlenimler kazanma süreci içinde. Hiç yoktan girişiyor işe, onun içinde yorgunluk morgunluk dinlemiyor. Unutmayalım ki, çocukluğumuzun geliştirdiği zekayla düşünüyor, onun eğittiği kaslarla hareket ediyoruz. Bugün kendimizi dünyaya uydurabiliyorsak, çocukluğumuzdaki emeklerimiz sayesindedir.
  • Bir hiçten girişip işe, gelecek yaşamımızın temellerini atar. Yaşamın kaynağına o kadar yakın ki, sırf eylem uğruna eyleme girişiyor. Bizim ne bildiğimiz, ne de hatırladığımız yaratıcılığın yolu da budur işte.

Bir çok da örnek vermiş düzene karşı duyarlılık dönemi ile ilgili… Dr. Montessori 1936 da yazmış bu kitabı, benim elimdeki ise Türkçe 1975 basımı ama aynı örnekler günümüz için de aynen geçerli.

Okuduktan sonra durdum, düşündüm. Bundan önceki seyahatlerde yolunda olan, ama bunda olmayan bir şeyler vardı. Sonuçta çuvaldızı kendime batırdım. Bu sefer Mira’nın hergünkü düzenine uyulması gerektiği konusunda, ben Cenk ile olduğum kadar katı olamadım. Oysa diğer seyahatlerimizde evimizde olduğumuzdan bile daha disiplinli yaklaşıyorduk, Mira’nın programına… Mekanlar değişiyor ama Mira’nın düzeni hiç değişmiyordu. Bu sefer aman dedim… ufak defek değişiklere de alışır dedim…

Normalde bir seyahatte gittiğimizde, işlerimi hızla bitirip kaçamak bir tatil yaratmaya çalışıyordum ailem için. Bu sefer tatil ne kelime, burnumuzun dibinde Abant’ta göle bile götüremedim, Mira’cımı…Ne anlayacak diyenler olacak belki, demek istediğim Mira’ya doğru dürüst özel vakit ayırmadım… Normalde Mira ile babası tatilde, anne işte, ama işi bitecek gelecek, anne ile de aktivite yapacağız beklentisi var, gezeceğiz, yüzeceğiz vs. Oysa bu sefer işimi bitirdim, koşa koşa geldim eve - hamaratım yaaa - kayınvalidem ve Hatice dururken girdim mutfağa… Hızımı alamadım, Ankara’ya dönünce bu sefer koştum çamaşırları yıkamaya, kaçıyorlardı yaaa… Mira’cım değil bendim Bolu’da işkenceciye dönüşen… O gece silkelendim, kendime geldim… Mira’da bunu bekliyormuş, onu gördüm.

Biz Mira ile gezmeye devam edeceğiz. Tabi Cenk ile birlikte yaptığımız seyahatlerdeki düzen, disiplinle ve eğlence ile… Bu yazıyı okuyunca, Cenk’in koltuklarının kabaracağına da eminim. “Sensiz beceremedik biz bu işi” diye daha itiraf edememiştim ona :)

Bu arada Mira ile yaptığımız gezileri toparlayıp, aralarından seçmece olanları yazmak hep aklımda… Ama olmadı, bir türlü yazamadım. Ben birini bile yazamadan, az gittik, uz gittik, 3 kıtada gezdik, 2 okyanusta yüzdük… Bugün bu hikayeyi bahane ettim. Mira’cımın uykusunu fırsat bildim. En azından her geziden Mira’ya özel anları birer kare ile özetledim… Hikayelerini de yazacağım bir ara…

bunlara da göz atabilirsiniz…

Categories: gezmelik, ilkler Tags: , ,
  1. Kasım 6th, 2008 at 08:56 | #1

    Bunları görünce insanın kendi işine sahip turizmci olası geliyor ama dışarıdan göründüğü gibi değil demiştin tanıştığımız gün. Olsun bak daha bebekken gezgin oldu bizim Mira.. Artık aynı tempoda gitmeniz gerek Banucum, düzenini bu şekilde kurmuş minik :) Öperim Miracığımı..

  2. Kasım 6th, 2008 at 11:26 | #2

    Hem güzel, hem eğlenceli hem de yorucu ve sinir bozucu olmalı. Uyku ve yemek saatlerini değiştirmediğin sürece sıkıntı yaşamaz umarım. gerçi bu bebişler yataklarını bile arıyor hemen anlıyorlar farklı bir yerde yattıklarını. umarım kendinizce bir düzen oluşturabilirsniz bu seyahatlerde.

  3. cailperi
    Kasım 6th, 2008 at 12:18 | #3

    Burcu, ne kadar zor olsa da vallahi ben bittim..bunca seyahat ve henuz yolun basında bile sayılmaz Mira…
    bol eglenceli ve mutlu gunler dilerim:)
    buarada seyahat guncesi tutsana Banu?

  4. Kasım 6th, 2008 at 22:23 | #4

    Teşekkür ederim Burcu,
    Açıkçası, Mira’dan önce seyahatler artık zulüm gelmeye başlamıştı. Çok ama çok yoğun oluyordum. Evimi özlüyordum. Şimdi yanımda Cenk ile Mira olunca kaplumbağa gibiyim.

    Sibel, her işin zor yanı vardır tabi… benimkinin sorunu özel hayatının olmaması. Bayram, tatil, gece, gündüz, 24 saatinin işine ait olması. Sürekli showtime durumundayız. Tabi bunu kabullenip yola devam etmek gerekiyor. işimi çok seviyorum ama durumu kabullenmem 12 yılımı aldı o ayrı :) Mira’nın seyahat güncesini yazmak da bloglamaya başlamadan önceden beri aklımda… Yazacağım yakında…

    Şermin… Sadece uyku ve yemek değil, aktiviteleri, oyunları, oyuncakları, giyecekleri hepsini düşünmek planlamak gerekiyor. Bundan önce, bende Cenk becerebilir mi kuruntusu, Cenk’de ya Banu yokken başımıza bir şey gelirse kuşkusu ile gün gün saat saat planlıyorduk. Bu sefer beceremedim… Yatak mevzunda, bir arkadaşım “gece yattığı yatak ile gündüz yattığı yatağı ayrı tutunca, gece gündüz farkını daha iyi anlar bebişler” demişti. Çok işimize yaradı bu tavsiye… Ritüelleri aynı tutmayı becerirsem yatak farketmiyor.

  5. Kasım 7th, 2008 at 13:40 | #5

    Evet Banu gece yattığı yatak ile gündüz yattığı yatağı ayrı tutma olayı gerçekten işe yarıyor aslında. Bizim bakıcı gündüzleri bizim yatak odasına girmediği için Ardayı kendi odasında yatırıyor gündüzleri, ben eve geldiğimde gece uykusuna bizim odamızda yatıyor. Boylelikle hem gece gündüz uyuma yeri belli oluyor, hem de farklı yataklarda uyumaya alışıyor, misafirliğe gidildiğinde falan çok zorlanmıyoruz..

  6. Kasım 7th, 2008 at 21:58 | #6

    Burcu, Mira’yı ikinci ay itibarı ile geceleri kendi odasında uyuttuk - tabi evde olduğumuzda :P Gündüzleri ise ilk 4 ay salonda veya odasına taşıdığımız bir çeşit yer yatağında uyuyordu. Artık gece ve gündüz her uykuyu odasında yatağında uyutuyoruz. Gerçi, bu aralar ne gece ne gündüz uyumuyor o ayrı :(

  7. Ocak 30th, 2009 at 11:15 | #7

    Ben de ilk 3 ay içinde, 2 Eskişehir, 1 İzmir yapınca çok seyahat ettik sanmıştım. Bravo valla… Harika ama zor olmalı… Galiba kıskandım ben şimdi… Bu arada son yazı da çok faydalı oldu. Doğum günleriyle ilgili olan… Teşekkürler:)

  1. No trackbacks yet.