Mira’cım doğduğundan bu yana ilk defa benden ayrı bir gece geçiriyor… Pek sistematik olduğumuz ilk 7 aydan bu yana, ilk defa - üç beş sinema kaçamağını istisna tutuyorum - emmeden uyuyacak ve aynı yatakta yatmadan tam bir gece geçirecek. Ben Antalya’dayım. O babası ile Ankara’da. Bursa’dan ayağımızın tozu ile bir de buralara sürüklemek istemedim onları… en mantıklısı buydu, duygusalaşmaya da hiç niyetim yoktu… Ama bu dilli düdük en son telefonda “annnemm uykum var ama sen geri gel işten artık…” deyince içim buruldu. Burnumun ucu sızladı… şimdi hemen uyumalıyım ki… çabuk sabah olsun… hatta hemen tekrar akşam olsun… ben kızım ile koyun koyuna uyuyabileyim.
—
Read more…
Az da olsa iş için nokta atışı geliş gidişler yapıyordum Bursa’ya, ama nokta atışı olunca hiç kafamı kaldırıp bakmamışım anlaşılan… Bu Bursa Master yarışları aldı beni çocukluğuma götürdü. En son 1993 olmalı bizim Bursa Kapalı Havuza gelişimiz. O zamandan bu yana Bursa’da ne çoook şey değişmiş. Değişmeyen tek şey de Kapalı Yüzme Havuzu olmuş sanırım. Zaman donmuş kalmış orada ! Tadilat gördüğü söyleniyor. Eskisehir ve Ankara’daki aynı model havuzların durumu daha da içler acısıymış. Bana duşlar, tuvaletler, kapanamayan - kapansada açılmayan - aliminyum kapılar, ellerine verilen kronometre ile hassas ölçümler yapmak zorunda kalan hakemler… hepsi aynı… geldi. Sadece o zamanlar biraz daha büyük gelirdi tribünler… - meğer ben çok küçükmüşüm. - Sonuçta aynı kaldığı için sevindiğim tek şey büyümüş popolar ve genişlemiş bellere rağmen değişmeyen yüzler oldu….
Bu haftasonu - ister istemez - Türkiye’de spor yapmak, sporcu olabilmek, sporcu kalabilmek üzerine bolca düşündüm. Read more…
Neslihan ile aylar önce karar vermiştik. Zeynep ile Mira’nın doğumgünlerini birlikte kutlayacaktık. Hatta hepbirlikte Zeyno’nun dedesinin minibüsüne doluşup, Kızılcahamam Çamkoru’da kartopu oynamaya gidecektik. Ben hindistancevizli bir kardan adam pastası yapacaktım… sobada kestane kızartacaktık… falan… Ancak kar yerine bol bol yağmur getiren bu kış, kartopu partisi yerine de bize çamur banyosu alternatifini sununca bu plan yattı, kaldı.
Read more…
Katlettirdiğimiz karıncalardan özür dilersem, hayatımız normale döner mi? diye düşünmeden duramıyorum. Mira hepimiz adına yeniden “kanka”lar gelsin diye hızla çalışıyor ya hemen işe yarar mı? Söylenmek yerine susalım hatta iyi düşünelim iyi olalım diyordum ama sanırım pilim tükendi.
Annem, Mira, ben… derken hasta olma sırasını kötü bir şekilde Cenk’e sattık. Önceki hafta sonu asker Suha’ya yaptığımız 24 saatlik İstanbul ziyareti sırasında acil ziyareti ile yaptığı açılışı, Ankara’ya dönünce hastaneye yatarak tamamladı. Aldığı ilk serumlar ile gözü açılmış olsa da, doktorlar sadece gözünü açık tutmasını yeterli bulmadığından yatırmaya devam etti. 3 gecelik bir yatış, 3 ünite kan ile kendine geldiğine ikna etti ki Cuma günü hastaneden çıkmasına izin verildi.
Read more…
Yine de bir yanım sanki daha dün doğurmuş, yatmış, kalkmış, karşısında kocaman bir çocuk bulmuş gibi şaşkın… Diğer yanım ise büyümesinin her anını içine çekmiş… gururlu… hatta hala gıdısında ilk günkü gibi cennet kokusunu duyuyor ya pek bir mutlu… huzurlu…
İyi doğdu, iyi ki beni annesi seçti… iyi ki bizi biz yaptı. Sağlıkla, huzurla nice 2lere…
Yine gittik geldik… Bir baktık evimizi karıncalar basmış… Zaten Mira sayesinde kırıntımız ve karıncamız eksik olmuyordu ama bu sefer bizim yokluğumuzu fırsat bilip eve ciddi ciddi yerleşmişler. Cenk’in karınca berekettir varsayımına göre biz yokken bize büyük bir ikramiye vurmuş olmalı… Bavulları bile doğru dürüst boşalmadan, evi ilaçlattık, kapıları (belki de kısmetimizi) kapattık. Anneme gittik. Dün akşam (gece 12′yi geçtiği için önceki akşam diye düzelteyim) ilk defa Ankara’da evimiz dışında bir yerde kaldık… Evi temizleyemediğimiz için bu gece de buradayız…
Annem kendi odasını ve yatağını bize verdi… Mira’nın yanına yattım, tam uyudu diye düşündüğüm anda…
- Annne… uyandım.
- hadi tekrar uyuyalım Mira’cım…
- yoook… Anne, burası eskiden Ahmet dede oda…
- evet Mira’cım, eskiden dedenin odasıydı. Şimdi değişti. Burası anneannenin odası.
- evet! (biliyorum anlamında bir de kafa sallar)
Read more…
2009… Sevmedim seni ! Zira sen de beni sevmedin. Canımı çok yaktın. Mira’cımın hatırına gıkımı çıkartmadım. Dayanamam diye düşündüğüm şeylere pekala dayanabileceğimi gördüm. Ben daha güçlü oldum. Sen ise öyle geçtin, böyle gittin, bittin işte… Eteklerime doldurduğun taşları buraya bırakıyorum. Senden kalan güzel anıları da kesip kırpıp kanat yapıp uçuyorum.
ve 2010…
Read more…
Bizim dut yemiş bülbül yavrumuz gün geçtikçe daha yüksek sesle şakımaya başladı. Daha önce hafızaya aldığı bir çok sözcük, doğru yer ve zamanda tıkır mıkır dökülüyor ve bizi dumur ediyor. Kendi kendine geyik espiriler yapıp, bunlara çok gülüyor ve güldürüyor.
Geçtiğimiz haftadan benim kayıt altına almam gereken 3 küçük hikaye var…
1. HİKAYE
Read more…