Archive

Posts Tagged ‘günce’

Mira 3 yaşında…

Şubat 11th, 2011 banu 32 comments

ve bir devrin sonuna geldiğimizi net olarak hissediyoruz. Bebeğimizi tadını çıkarta çıkarta büyüttük, artık karşımızda hiç kapanmayan çenesi, tercihleri, sevdikleri, hayalleri ile küçük bir insan var… ve ne olursa olsun görüyorum ki şahane geçecek bu 3+ yaşlar :) Ömür boyu şimdi ki çocuk ruhunu ve mutlu olma enerjisini kaybetmemesi dileğim… Bir kez daha iyi ki doğmuş, iyi ki ben onun annesi olmuşum. Nice yaşlara meleğim…

Categories: günce, hatırlamalık, ilkler Tags: ,

Pratik hayat becerileri ve tuvalet eğitimi

Şubat 9th, 2011 banu 12 comments

Pazar sabah, uzun zamandır görmediğimiz arkadaşlarımızla çoluk çocuk kahvaltıda buluştuk, ardından araba ile İstanbul’a gittik… 30 haftalık hamile ben ve 3 yaşına 3 gün kalan Mira’nın performansından emin olabilmek için Cenk de bizimle yola çıktı. Akşamına da otobüse atlayıp geri döndü. Biz de, Mira’nın ilk gece azan konjiktiviti, ikinci gece de yükselen ateşine rağmen keyfimizi hiç bozmadan iki gün geçirdik. Kızımı mı, kendimi mi taktir etsem bilemedim :P Mira hafif hastalık etkisinde olabildiğince mızmızdı ama hiç arıza çıkartmadı; acıktığında yedi, uykusu geldiğinde uyudu. Hatta kucağımda 2 saat uyuduğu sürede ben de nihayet Senem ile yüzyüze tanışma fırsatı buldum… Arada, vicdansız anneyim ben diye kendimi sorgulasam da, ne diyeyim hiç zorlanmadım suçluluk duygusundan arınmakta… Mira kucağımda mızır mızır mızırdanırken, arkadaşlarıma laf yetiştirerek kendi kendime aştığımı gösterdim :)

Bir kez daha İstanbul’da yaşayan ve araba kullanan arkadaşların ileriki yaşlarda alzeimer olma ihtimalinin çok düştüğüne kanaat getirdim. Değişen yollar konusunda sürekli bir beyin egzersizi yapmalarının yanısıra bir de akıl sağlıklarını koruyabilmek için sukunetlerini kaybetmemeleri gerekiyor. 30 haftalık gebe aklım, 4.5 saatlik yolda değil ama trafikte yıprandı. Ikea çıkışında ön kapıda beni bekleyen arkadaşlarımın yanına döneceğim yere 3. defa kapalı garaja girmeye kalkınca, güvenlik halime acıdı ki buradan geri vitese alın U dönün diye yardımcı olmaya girişti. Benim geri vitese almam ile arkadan bir arabanın gelip bize dokunması bir… arabanın içinden fırlayan baba oğul olduğunu anladığım 2 kişinin “kadın milleti değil mi” diye böğürmeye başlaması iki… oldu… Güvenliğin duruma “hanımefendi duruyordu, geri gitmemişti, durmadınız” diye müdahale etmeye çalışmaları, “korna çaldıydık ya işte… bunlara araba alan kocalarında (!) kabahat şeklinde…” seviyesizce uzadıkça uzadı… Rapor tutmaya yanaşmadılar. Karnıma ve yanımdaki çocuğuma bakıp “polis çağırsak saatlerce bekleriz, en az 300 liralık hasar var bu arabamızda, ödeyin gidelim” şeklinde bağırınmaya devam ettiler… Çevredekiler önceden olup olmadığı belli olmayan ince çizik için, polis çağıralım diye benim saffında yer alırken, Mira da “çişim geldi hemen yapmam lazım” diye koroya eklendi. Mira’yı kucaklayıp çimlerin üzerine işetirken, içimden bir his hala bekle polisi diyordu ama Mira’nın akşam yemeği yiyememesini göze alamadım, Angara’lı olmamın hatırına 50 lirada uzlaşan adamlara içimden saydırarak olay mahalinden uzaklaştım. Sonrasında Mira uyuyakalınca akşam yemeği yiyemedi o ayrı :( 17 yıldır aktif bir şöförüm… Uzun yola çıkarım, minibüse kadar her boy motorlu taşıtı zorlanmadan kullanırım. Ama karşıma çıkan bu baba - oğula, o çok sesli koro içinde bir de ben bir şey söylemek istemedim. Çocuğumuzu böyle bir toplum içerisinde büyütüyoruz, dahası bu ortamda hayatta kalma becerisini yükseltmek zorundayız. Söyleyecek tek şey var; çocuklar ne görürse onu yapar. Biz kendimizi düzeltmekle mükellefiz… Armudun başka ağacın dibine düşmesini beklememek lazım… (bu videoyu daha önce paylaşmıştım ama tekrar izlemeli…)

Read more…

İlk Sinema Deneyimi

Ocak 28th, 2011 banu 6 comments

Mira, geçtiğimiz Pazar günü ilk defa sinemaya gitti. Cenk ile sinemaya gittiğimiz bir akşam, Hatice’den “sana göre bir film geldiği zaman seni de götürürler, beraber sinemaya gideriz” diye söz koparmıştı. Ara ara sinema lafını duyar duymaz “ben ne zaman sinemaya gidebileceğim” diye bizi yokluyordu. 3 yaşını bitirmesine 1 aydan az bir zaman kalmışken muradına erdi. Bizim çocukluk kahramanlarından birinin - Ayı Yogi’nin filmine gittik. İlk sinema deneyimi için 3 boyutlu olmasını tercih etmeme rağmen, Ankara’da iki boyutlu gösterimi yoktu. Mira dert etmedi, çocuk boy gözlüğünü takıp kuruldu koltuğuna… Komik sahnelerde, Cenk’i, beni ve halası Canan’ı şaşırtacak kadar güldü… İlk yarının bitmesine az kala “çişim geldi ama biraz daha tutabilirim” dedi :) arada herkes ile birlikte tuvalete koştu… Kötüleri kazanmak üzereymiş gibi gösteren finale yakın sahnelerde sesli sesli itiraz etmeye başladı, hatta gözleri doldu… Sonuçta, çok çok eğlendi… Biz de kızımızın 0-3 yaş dönemimizin aslında pek de çabuk geçtiğini, +3lü yaşların tadının farklı olacağını anladık.

Ayı Yogi filmini ilk defa sinema ile tanışacaklar için güzel bir seçenek olarak önerebilirim. Yanlız; çocukları ilk defa sinemaya götürmek için çok da aceleci davranmaya gerek yok diye bir ekleme yapmalıyım… Öncelikle sinemanın nasıl bir yer olabileceğine dair gerçekten fikir sahibi olmaları gerekiyor. Yoksa özellikle karanlık, ses, hızlı görüntü akışlarından rahatsız olmaları, korkmaları veya hipnotize olmuş gibi donmaları çok olası… Merak etmeyin o zamanlar göz açıp kapayıncaya kadar geliyor zaten…

Categories: günce, ilkler Tags: ,

35′ten sonra…

Ocak 6th, 2011 banu 22 comments

Bugün itibarı ile dünya üzerindeki 35. yaşımı tamamlamış bulunmaktayım. Öyle yolun yarısı falan gibi bir geyik yapamayacağım. “Benim annem TAM OTUZBEŞ yaşında” dediğim günleri net hatırlıyorum. Sadece çocuk gözüyle kocaman söylenmesi gereken bir yaşmış; 35… Bugün Mira, gözlerini faltaşı gibi açıp, ağzı dolu dolu “anne sen şimdi otuzbeş yaşında mısın?” dediğinde anlıyorum. Gerçekte ise 30larıma baktığımda, zaten kendimi daha üretken, daha verimli, daha güzel bir insan olarak görüyorum. Yine de 35ten sonraki hayatım için daha iyi olmasını isteğim şeyler de var. Daha çok gezmek, daha çok gülmek, daha az tüketmek, daha az tükenmek, daha az konuşmak, daha çok dinlemek… daha farkında, daha yavaş, daha huzurlu ve daha basit bir hayatım olmalı… olacak :)
Read more…

Categories: günce, hatırlamalık Tags:

Yılın en sevdiğim günü… saatleri…

Ocak 1st, 2011 banu 15 comments

Çocukluk - ergenlik dönemimin çoğunda sabah 6′da yüzme antremanlarına girmem; bünyeme gece yatış saatimden bağımsız sabahın köründe hortlama şeklinde bir alışkanlık bırakmış. Eskiden bu durumu sıkıcı ve yorucu bulurdum. Son yıllarda ise herkes uyurken kendimle geçirdiğim 1-2 saati hiç bir şeye değişmem… Yılın ilk gününün; ilk sabahı ise bu açıdan eşsiz…

Değil bizim evde, tüm mahallede çıt çıkmıyor. Camları açıyorum; içeri dolan hava bile sessiz, huzurlu… yetişilmesi gereken bir programımız yok… dahası kimsenin yok… Kitabımı bölüm ortasında kesmek zorunda kalmadan, soluksuz bir 125 sayfa okuyorum. Dolaptaki sütü ısıtıp, bir-kaç kaşık böğürtlen sirkesi ile peynir olmaya bırakıyorum. Biraz blog okuyup, yorum bırakıyorum. Üzerine biraz nurturia‘da, biraz da facebook’da takılıyorum. Şu gebelik şekeri mevzumu aklıma getirmemeye çalışarak, fırına (fıstıksız) kayısılı scone atıyorum… Son ayın fotoğraflarını gözden geçirip, basılacakları ayırıyorum. - ilk yaş fotoğraflarının çoğunu kaybettikten sonra daha kıymetlendi ya çektiklerimiz… Bu aylar için referans alabileceğim hiç fotoğrafımızın olmadığına yanarak, karnımın bu sefer daha mı büyük daha mı küçük olduğuna kadar veremiyorum. Evdekilerin dün akşam devleşen karnım karşısındaki şaşkınlığını düşünüyor, ben de sabah karnım ve akşam karnım arasındaki farka pek şaşırıyorum. Bir fincan kahve eşliğinde kendi kendime anlamsız şeylere takılmanın tadını çıkartıyorum :)

Read more…

Categories: günce, hatırlamalık Tags:

Bayram tadı damağımızda…

Kasım 19th, 2010 banu 2 comments

evde kalmak… internet detoksu yapmak… kaplumbağa ailesi olmak… yastıklardan yuva kurmak… yemek kitapları okumak… mutfağa dalmak… terapi için pişirmek… hepbirlikte Ratatouille izlemek… sabahın köründe yarım açık bir gözle ekmeği fırına sürmek… o ekmekle uzun uzun kahvaltı etmek… burnumuzun dibindeki ormancıkta yürümek… güzel yemek yemek… eski dostlar ve yavruları ile cümbür cemaat trene binmek, gitmek, gelmek… babaannesinin Mira ile ilgilenme teklifine balıklama atlamak… başbaşa Tunalı’da dolaşmak; Kıtır’da kokoreç, D&R’da kahve kek, Vitamin’de dilli tost, üzerine arkadaşlarda mangal… iyiydi… iyi geldi…

Kalabalık aile tatilimiz

Ağustos 21st, 2010 banu 7 comments

Bu yazın ikinci Alaçatı çıkartmasını yaptık ve döndük. Alaçatı aynı güzellikteydi ama haftasonu kalabalıklığı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim :( Bu sefer ki tatil kadromuz ise tam tekmildi… Annesi, babasının yanı sıra, anneannesi, dayısı Baha, eşi Özge, bebek Bora, diğer dayısı Suha ve kız arkadaşı, halaları Canan ile Ceren de olunca Mira için çok şenlikliydi :) Üstüne haftasonu Serap’la Tayfun, Maya ve Kaya’sı ile bize katıldı. Çete tamamlandı.

Read more…

Çeşme Yarımadası Notları

Temmuz 28th, 2010 banu 5 comments

Başlamadıkça sonunu getiremeyeceğim…

Tatil öncesi, özellikle kongredeyken Mira’nın beni gördüğü anda ne dediği anlaşılmayan mızırdak bir hale dönüşmesi, üstüme ahtapot misali yapışması, olup olmadık heryerde - birazcık memememememememememe - tonunda bozuk plak gibi takılması sonucu dellenmiştim. Kararlıydım, bu emzirme işini bırakacaktım, tatil iyi bir fırsat olacaktı falan derken… Tatil başka şeylere fırsat yarattı…

Cenk’in kız kardeşi Ceren’nin yanımızda olması herşeyden önce benim kendime gelmemi sağladı. Mira Ceren’ni akranı ilan ettiğinden, peşinden ayrılmadı. Çılgınca eğlendi. Benden başka kimse ile paylaşmadığı kaka yapma seanslarında bile halasını istedi yanında… - 2 yaş çocuğunun kakası pek kıymetlidir :) - Ben de tüm alıcılarımı kapattım, dinlendim, silkelendim, kendime geldim. Hatta hızımı alamadım, sörf öğrenmeye başladım. Kazma becerisinde olsam da inat ettim. Yorgunluğumu orama burama indirdiğim sörf direğininin acısı ile unuttum. - manyak mıyım neyim? - Ben rüzgar ile boğuşurken yanıbaşımdaki 6-7 yaş çocukların bize göre nasıl farklı ve kolay öğrendiklerini gördükçe, çocuk olmanın gücüne hayran kaldım, sanki Mira’yı öğrenirken izliyormuşcasına mutlu oldum.

Read more…