Bugün itibarı ile dünya üzerindeki 35. yaşımı tamamlamış bulunmaktayım. Öyle yolun yarısı falan gibi bir geyik yapamayacağım. “Benim annem TAM OTUZBEŞ yaşında” dediğim günleri net hatırlıyorum. Sadece çocuk gözüyle kocaman söylenmesi gereken bir yaşmış; 35… Bugün Mira, gözlerini faltaşı gibi açıp, ağzı dolu dolu “anne sen şimdi otuzbeş yaşında mısın?” dediğinde anlıyorum. Gerçekte ise 30larıma baktığımda, zaten kendimi daha üretken, daha verimli, daha güzel bir insan olarak görüyorum. Yine de 35ten sonraki hayatım için daha iyi olmasını isteğim şeyler de var. Daha çok gezmek, daha çok gülmek, daha az tüketmek, daha az tükenmek, daha az konuşmak, daha çok dinlemek… daha farkında, daha yavaş, daha huzurlu ve daha basit bir hayatım olmalı… olacak Read more…
Çocukluk - ergenlik dönemimin çoğunda sabah 6′da yüzme antremanlarına girmem; bünyeme gece yatış saatimden bağımsız sabahın köründe hortlama şeklinde bir alışkanlık bırakmış. Eskiden bu durumu sıkıcı ve yorucu bulurdum. Son yıllarda ise herkes uyurken kendimle geçirdiğim 1-2 saati hiç bir şeye değişmem… Yılın ilk gününün; ilk sabahı ise bu açıdan eşsiz…
Değil bizim evde, tüm mahallede çıt çıkmıyor. Camları açıyorum; içeri dolan hava bile sessiz, huzurlu… yetişilmesi gereken bir programımız yok… dahası kimsenin yok… Kitabımı bölüm ortasında kesmek zorunda kalmadan, soluksuz bir 125 sayfa okuyorum. Dolaptaki sütü ısıtıp, bir-kaç kaşık böğürtlen sirkesi ile peynir olmaya bırakıyorum. Biraz blog okuyup, yorum bırakıyorum. Üzerine biraz nurturia‘da, biraz da facebook’da takılıyorum. Şu gebelik şekeri mevzumu aklıma getirmemeye çalışarak, fırına (fıstıksız) kayısılı scone atıyorum… Son ayın fotoğraflarını gözden geçirip, basılacakları ayırıyorum. - ilk yaş fotoğraflarının çoğunu kaybettikten sonra daha kıymetlendi ya çektiklerimiz… Bu aylar için referans alabileceğim hiç fotoğrafımızın olmadığına yanarak, karnımın bu sefer daha mı büyük daha mı küçük olduğuna kadar veremiyorum. Evdekilerin dün akşam devleşen karnım karşısındaki şaşkınlığını düşünüyor, ben de sabah karnım ve akşam karnım arasındaki farka pek şaşırıyorum. Bir fincan kahve eşliğinde kendi kendime anlamsız şeylere takılmanın tadını çıkartıyorum
Bacak bacak üstüne atmayı geçtim, bacaklarım hafif ayrık oturuyor, ufak ufak iki yana sallanarak yürüyorum. Mira’yı kucağıma alıp bir kat merdiven çıkınca köpek gibi solumaya başladım. Zaten toparlak yüzüm artık tostoparlak… Uçlarından al deme gafletinde bulunduğum Osman’ın, saçlarımı 25cm. kısatması da cabası oldu… Hamileyim ve kocamanım… Henüz 24. haftada olduğumu ve bundan sonra önlenemez bir hızla büyüyeceğimin idrak etmiş durumdayım :S Dün itibarı ile de beklediğim gebelik diyabeti teşhisimi doğrulattım ama Pazartesi’ne kadar duymamazlıktan gelmeye karar verdim.
2011′e girerken bu akşam için bir son dakika organizasyonu yaptık. Benim eve sığma gibi bir şansımız olmayacağı için cümbür cemaat annemin evinde toplanacağız. Biz küçük çocukken de annemle babam aileyi ve aile kadar yakın arkadaşlarını toplardı… Birlikte yemek yenir, tombala oynanır, dansöz izlenir… Azıcık büyüdüğümde tüm atraksiyon bittikten sonra başlayan Pop Saatini dört gözle beklediğimi hatırlıyorum. Hatta sonrasında gençler bir korku filmi bile patlatırdık 3 kardeş olmanın avantajını en çok böyle akşamlarda çıkartıyorduk.
2010 biterken ne diyeceğimi bilemiyorum. Başlarken çok bir şey beklemiyordum. 2010 iyimiydi mi? Kötü müydü? Sadece tuhaf bir yıl oldu diyeyim Artık 2011′i ve bize getireceği oğlumuzu bekliyoruz… - sahi oğlumuz olacağını da yazmamıştım değil mi? kısa zamanda bir hamilelik durum değerlendirmesi yapsam iyi olacak - Aralık ayını karla bütünleştiren aklımın bir oyunu mu; bilmiyorum ama kesinlikle krismısıydı/yılsonuydu/yılbaşıydı hiçbir havaya girememiş bulunmaktayım. Neyseki yıl bitmeden aklım başıma geldi… İlk sebebimiz malum; okulundaki yeniyıl ruhunu her fırsatta eve taşıyan ve dün sabah gözünü açar açmaz… - annnneee noel babanın vediği kırmızı oyuncak baston değil şekermiş… biliyomusun, beni kandırmıştın… ama noel baba yine gelince ben o şekeri yiyebilir miyim?
…diye taaaa geçen krismas Amerika’da ailesi yemek yemekte olan bir noel babanın kendisine verdiği şekeri ve benim yememesi için yaptığım numarayı kafama kakan tatlı cadım Mira’m… İkinci sebebim ise sürpriz oldu… dışarıda parlayan güneşe inat, eve giren büyülü Bir Kar Masalı…
Üç güzel insan; Nurturia’da buluştu, bir hayal kurdu… Biri yazdı… Biri çizdi… Biri uyguladı… Çocuklarımıza çok keyifli bir yılbaşı hediyesi yaptılar. Ucundan kıyısından biliyorduk ama onca işlerinin güçlerinin arasında böylesi bir çalışma da beklemiyordum.
Pek yakında IPhone için uygulaması da çıkacak, böylece ilk defa IPhone’da Türkçe içerikli bir masal uygulaması olacak…
EMZİRME REFORMU GEREKLİ ! Çalışan Gebe ve Blogcu Anne‘ye Emzirme Reformu hareketini başlattıp, sahiplendikleri için teşekkür etmeli, daha çok kişiye duyurulmasını sağlamalı… ben bu konuda çok yazmak istememe rağmen tembellik ediyordum. Blogcu Anne herkesten cevaplamasını istemiş, benim de yazmak için bahanem oldu… (okuyanlara burada artık sadece anketler cevaplanıyor gibi gelmeye başlamıştır ama yakında düzelecektir diye not düşeyim )
(1) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç? Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98′i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.
Durumun çok parlak olmadığını düşünüyordum ama yüzde 1.3 aklıma bile gelecek bir rakam değildi.
Avustralyalı Makedo firması, çocukların artıkları profesyonel tasarımlara dönüştürebilmesi için çeşitli kitler hazırlamış. Hatta bu ürünleri ile 2010 Red Dot Tasarım Ödüllerinde Mansiyon almış… Tüp halinde sunulan kitlerin içerisinde; 5 yaş itibarı ile çocukların kesme, delme, tutturma, birleştirme gibi işlemleri güvenle yapmalarına yardımcı ve defalarca kullanılabilecek çeşitli aparatlar var. Bu gereçlerin yardımı ile; artık kutular, yumurta kartonları, kumaş parçaları, ambalaj kağıtları, kavanoz ve şişe kapaklarından yapılan işlere bakarmısınız lütfen…