Sabırsız oğlum yola çıktı :)

Nisan 2nd, 2011 banu 11 comments

Gece suyum geldi. 37+5. günümüzdeyiz ve bu gün sonlanmadan Sarp Ada’mız yanımda olacak. Cenk’in uçuşuna hepi topu 6 gün kalmışken gelmeye karar verdiği için bir yanım eksik… Bir de Mira’nın doğumunda da kaburgalarımın tekmelenmesini özleyeceğim diye düşünüyordum ama bunda içim daha da bir buruk. Biraz son kez tekmelenecek olma ihtimalimden, belki de bu kadar da erken beklemiyor olmamdan…

Neyse sabah Mira’yı emzirdim ve Ada’nın geleceğini söyledim. Hep birlikte kahvaltı ettik. Aklım arkada kalmadı. Yavaştan hastaneye doğru yola çıkıyoruz… Bir an önce iyi haberler ile dönmeyi diliyorum.

Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Oda

Mart 28th, 2011 banu 7 comments

Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Giriş

1. BEBEĞİMİZİ UYUTABİLECEĞİMİZ YER

Mira’ya hamileyken, çok sevgili arkadaşım Yasemin’in aman ben ettim sen etme önerilerinden en çok işimize yarayanı oda üzerine söyledikleri idi. Gerçekten, piyasada cicili bicili veya bebeklikten evden ayrılana kadar kullanabileceği bir çok model arasından ne kadar özenli bir yatırım yaparsan yap, çocuğun ihtiyaçları - beğenileri 2-3 yaşını geçtim, daha ilk yılın sonunda bile çok farklılaşıyor. Eskiler işlevsizleşirken, yeni ihtiyaçları yerleştirecek yer bulunamıyor.

Read more…

Eko-nomik bir Bakış Açısı ile Bebek Alışveriş Listesi - Giriş

Mart 26th, 2011 banu 11 comments

İki hafta önce Nurturia‘da 34 haftalık olup halen oğlumuz için hiç alışveriş yapmadığımı yazdığımda özellikle yeni anne adaylarını şaşırttığımı farketmiştim. Hep böyle değildim yaşarken oldum diye açıklama getirme ihtiyacı hissetim. Mira’ya hamileyken bebek ihtiyaç listesi üzerine çok detaylı çalışmıştım. Her aldığım ürünü - kıyafetten araç gerece, fiyatından tüketici değerlendirmelerine kadar - pek ince eleyip sık dokuyordum. İhtiyacım fazlasını da almamak konusunda da dikkatli olduğumu sanıyordum. Ancak Mira büyürken gördüm ki; akıllı alımlarım kadar farkında bile olmadan pek çok gereksiz eşyamız olmuş. Pekala bir çoğu olmadan da büyüyebilirmiş Mira… Zaten ilk haftalar için bir kaç temel ihtiyacınız hazır olduğunda, hiçbir şey yeni bebek ile yaşanmaya başladıktan sonra alınamayacak kadar acil/önemli değilmiş. Hatta bu size bir çok şeye gerçekten ihtiyaç duyup duymayacağınızı yaşayarak görme fırsatını da veriyormuş.

Böyle bir tecrübe üzerine, oğlumuz için hazırlık konusunda hiç aceleci davranmadım. Mira büyürken, ikinci bir çocuk için kesinlikle kullanmayacağıma emin olduğum bir çok şeyi ihtiyacı olabileceklere çoktan ulaştırmıştım. Hatta evimizin hap kadar olmasını da bahane ederek, işe yaradığını gördüğüm ancak kısa kullanım süresine sahip veya 10 çocuk büyütebilecek sağlamlıkta eşyaları - oyuncakları da yeni bebeği olan arkadaşlarıma daha sonradan geri almak üzere ödünç vermiştim. Yeni bebek alışverişi konusunda yaptığım en önemli iş Mira’nın bebeklik eşyalarını çok alıcı göz ile tekrar değerlendirmek ve bir araya toplamak oldu, hepsi bu…

Mira’nın listesine Ada için tekrar göz atarken, Greenbabyguide.com yazarlarının hazırladığı The Eco-nomical Baby Guide kitabının ismi ve teması çok ilham verici oldu. - içeriğinde büyük bir sürpriz ile karşılaşmadım - Doğal, ekolojik, organik kavramları sadece Türkiye’de değil, dünyanın bir çok yerinde halen lüks olarak algılanırken, sağlıklı - çevre dostu - organik ürünler kullanarak çocuk yetiştirmek de pahalı bir imaj çiziyor. Oysa özümseyerek çevreyi korumaya yönelik düşünmeye başladığınızda, sadeleşmeye de başlıyoruz. Dünyamızın kaynaklarını daha az tüketirken, aslında kendi kaynaklarımızı da daha az tüketmiş oluyoruz.

Read more…

Asayiş Berkamal

Mart 23rd, 2011 banu 4 comments

Yarı zamanlı çalışır gibi yaparken daha sık yazabileceğimi düşünüyordum ama kalan zamanda ev çalışanı olacağımı atlamışım. Arayı açmadan bir özet geçeyim…

Nazar değmesin; Mira okula alıştı :) Kapıda ıslak mı, kuru mu öpeyim diye soruyor. Islak için dudaklarını güzelce yalayıp cork diye öpüveriyor, daha etkili olsun diye bir de üzerine üflüyor :) bye mommy derken resmen kıçını dönüp giriveriyor içeri… Hatta geçen gün ben peşisıra bakakalınca… sınıftan geri döndü, kapıyı açtı, sen gitsene artık diye beni dışarı çıkarttı. Bu hızlı girişlerindeki keramet, sınıf kapısının direk dışarı açılmasında mıdır diye düşünmeden edemiyorum. Sınıfı görünce beni unutuveriyor… çok şükür…

Sınıfında 5-6 yaşlarında iki Amerikalı çocuk var. Açıkçası adaptasyonunda öğretmeninden daha çok onlar yardımcı oldular. Sayıları çok az olduğu zamanlarda hepsini büyük olan sınıfa topluyorlar. Gördüm ki, kalabalık da o kadar korktuğum gibi olmuyormuş. Hatta o günleri pek bir keyifle anlatıyor…

Read more…

İkinci kere hamile olmak

Mart 9th, 2011 banu 12 comments

Gördüm ki artık 34 haftalık olmuşum. Doğurup hafızayı sıfırlamadan, hamileliğim üzerine bir kaç satır yazmalıyım.

En baştan ele alırsak; olsun-olmasın, şu zaman-bu zaman diye uzun uzun düşünmedik. Çocuğumuzun tek olmasını istemiyorduk dolayısıyla ikinci çocuk bizim için sürpriz de değildi. Zaten hali hazırda 50′lerimizi bir ergenin ana babası olarak geçirecekken, ikinci bir tane için çok fazla beklememek gerekiyordu. 2011 ise iş yoğunluğumuz yönünden yeni bir bebek ile vakit geçirebileceğim güzel bir yıl olarak göz kırpıyordu - iş yok stresi ile kendimi yiyeceğime bari çocuk yapayım gibi… :P Mira’mız da böyle bir yılda doğmuş, ilk aylarımızda doya doya koklayabilmiştim… Zamanla artan iş tempoma da hep birlikte adapte olabilmiştik. Yoksa kendi işini yaparken yasal doğum ve süt izinlerimi kullanıyorum deme gibi bir lüksünüz olmuyor. Bu seferki işimiz daha çetrefilli olacak ama bir nefeslikte olsa zamanım olabilecek biliyorum. Aslına bakarsanız, eğer aklınızın bir köşesinde iki çocuklu olmak gibi bir düşünce var ise bunun üzerine fazla düşünmemek gerekiyor. Ben tüm mantıklı gelen gerekçeleri sonradan düşününce buldum :) İkinci çocuğu olup keşke… diyen birini de görmedim, duymadım.

Bu sefer ilk haftalardan itibaren tuvalet ile nasıl akraba olunabiliyormuş anladım. Hatta birinci trimesterin tsunami etkisinden, resmen 3. trimestere girmeden az önce kurtuldum. Yani o hamileliğin en güzel ayları olan 2. trimester yalan oldu. Mide bulantılarım ve yorgunluğum bana hamileliğimi hiç unutturmamayı başardı. Mira da hiç böyle şeyler yaşamadığım için duruma adapte olmakta zorlandım ve anladım ki çocukların şahsına münhasırlığı ana rahmine düşmesi ile başlıyor. Şimdi geçtiği için tuzum kuru iyi ki bunu da böyle yaşamışım diyebiliyorum. Yoksa eminim hepten unutacaktım hamile olduğumu; kendi kendimin canına okuyacaktım…

Read more…

Dar zamanda yeni başlangıçlar

Mart 8th, 2011 banu 6 comments

Bir hafta oldu geleli ve ayağımızın tozunu hiç yerde bırakmadık. Haftayı benim doktor, klinik, hastane kayıtlarım, Mira’nın da yuva kayıdı ve doktor kontrolleri ile tamamladık… Mira o kadar keyifli - iştahlı - neşeli ki müdahaleye rağmen kulaktaki sıvı birikiminin ciddi şekilde devam etmesini konduramıyorum. Artı bir on gün daha, bu sefer daha kuvvetli bir antibiyotik kullanacak. Doktordan, bu tedavi ile büyük ihtimalle çözüm sağlanacağını ancak kulaktaki enfeksiyonun 6 haftadan uzun sürmesi durumunda tüp takılmasını gündeme getirmeleri gerektiğini duymak son derece rahatsız etti beni… Mira’nın hali ruhiyesi kadar olumlu düşünerek iyi şeyler duymayı bekliyorum…

Gerçi olumlu hali ruhiye dedim de halt ettim… Geçen Cumartesi Mira ilk defa kontrol edilemeyen bir nöbet (tantrum) yaşadı - yaşadık. Yol boyu son derece keyifliyken, park yerinde Bora’nın arabasının tekerinin inik olmasını farketmemiz, saçının rüzgar ile dağılması, at kuyruğunun biraz tepede toplanması, kucağımda taşıyamam demem, alacağımız buzkalıbının sarı değil pembe olmasını istemesi, pembe seçeneğinin olmaması, kendini toplasın diye verdiğim lolipopun içinden hava boşluğu ile oluşmuş minik bir delik çıkması (bu son noktaydı)… en son 3-4 aylıkken gaz sancısı ile bu kadar ağladığını - bağırdığını hatırlıyorum. Sakinleştirmek için çıktığımız açık havada kucağımda hıçkırmaktan nefesi kesilirken “ama tutamıyorum kendimi, çok ağlamak geliyor içimden…” demesi ise bana en koyduğu andır. Annesi biraz mankafa olunca çocuk mecbur kalıyor duygularını en açık şekilde ifade etmeye… Umarım ilk ve son olmuştur bu kriz anı… onun çaresizliğinde daha çaresiz hissediyor insan kendini…

Read more…

Abuk bir antibıdı - anestezi - yolculuk hikayesi

Şubat 28th, 2011 banu 28 comments

Bir daha yola çıkmadan bir gün önce bavulum yine hazır değil diye hayıflanmayacağım. Bavulun hazır olmaması en büyük derdim olmaya devam etsin ki, ben son dakika hazırlanma konusundaki tecrübelerime tecrübe katabileyim. Bir daha bu kadar abuk ve hazırlıksız yakalanacağım durumun, peşpeşe yaşandığı bir seyahat yapmayalım.

Önceki hafta bir türlü geçmeyen geniz akıntısının nihayi sonucu olarak, geçen Pazar ani ve şiddetli bir kulak ağrısı ile uyanmıştı Mira’mız… Orta kulak iltihabı olduğu aşikardı ama biraz ağrı kesici takviyesi ile metanetini koruyunca, Pazar kalabalığındaki bir acil yerine, Pazartesi sabah erkenden bir KBB uzmanına götürmeyi tercih ettik. Nasibimize düşen antibiyotiğimizi aldık. Mira’nın 3 yıllık ömründe ilk defa antibiyotik kullanacak olmasının hafif bir burukluğu ile eve döndük. Ama antibiyotik ile başladığı haftayı, ilk defa anestezi almakla tamamlayacağını bilsem buna da burulmazdım.

Cuma günü yapacağımız uçuş öncesi, Perşembe 2′de gittik kontrol randevusuna… “Antibiyotik 10 gün süre ile kullanılacaktı ama etkisi çok hızlı görülecekti” buna şartlanmışız anlaşılan… Kulak zarı arkasındaki sıvı birikiminin devam ettiğini ve müdahalesiz iyileşmesinin 2-3 haftayı bulabileceğini duymaya ise hiç hazırlıklı değildik. %1-2 gibi küçük bir ihtimalde olsa, bu hali ile uçuştaki her kalkış ve inişimiz kalıcı işitme kaybına yol açabilirmiş. Önlem olarak kulak zarına atılacak bir kaç milimlik bir kesik ile sıvının dışarı akması sağlanabilirmiş. Ancak bu müdahale Mira yaşındaki bir çocuğa anestezi verilerek yapılabilirmiş. Anestezi operasyonun ameliyathanede ve aç-susuz olarak yapılması gerekliymiş. Bizim ertesi sabah gibi bir şansımızın olmaması nedeni ile bir kaç saat aç ve susuz tuttuktan sonra bu işlemi yapabilirlermiş. Toplamda 3 kalkış ve 3 iniş yapacağımız bir yolculukta küçük bir oranda da olsa kalıcı işitme kaybını göze alamazdık ama çok basit bir operasyona bu kadar ani bir giriş konusunda hepimiz hazırlıksızdık.

Read more…

Yola çıkma arifesinde…

Şubat 24th, 2011 banu 19 comments

Bu blogu Mira’ya hamileyken tutuyor olsaydım, hamileliğim hakkında şimdiye kadar sayfalarca yazmış olacağımı tahmin ediyorum. Şimdi ise Nurturia‘ya girmesem, oradaki iki yıldız arası gebelik haftasını görmesem, hepten unutacağım, kaçıncı haftada olduğumu… İkinci çocukta daha rahat bir anne olursunuz derler ya, hamilelik için de geçerli bu durum; detaylar daha az önemsendiğinden değil, önceliklerimizin değişmesinden kaynaklı… Evet, 32 haftalık kocaman bir hamileyim ve niyetim doğurup ayrıntıları unutmadan önce bu hamileliğimi uzun uzun paylaşmak ama biraz bekleyecek o yazı… Şimdi uzun yola çıkma arifesindeyiz. Yarın sabah Mira ve ben 3 aylığına Amerika’ya gidiyoruz.

Gitme kararımızı biraz son dakikada netleştirebildiğimiz için şimdi iki ayağımız bir papuçta… ama ortada hazır bir bavul bile yok :P Neyse ki oraya gittiğimizde, tempomuz yarı yarıya inecek… Mira yarım gün okula giderken, ben de sadece yarım gün çalışabileceğim :) Yine kardeşim, Özge’miz, Bora’mız, annem ile kalabalık olacağız. Hepimiz sınırlı-süreli komün hayatı nimetlerinden faydalanacağız. Ve Mira o kadar heyecanlı ki, doğumgününden beri her sabah gözünü “bugün gidiyor muyuz?” diye açıyor. Zaman aralığı daraldıkça da sabırsızlığı artıyor. Öyle ki; bu hafta her sabah “hayır Mira’cım şu kadar gün kaldı gitmemize” dediğimde “ama bugün gidelim” diye gözünden boncuk boncuk yaşlar dökülerek çıkabildik hep evden…

Aynı boncuk boncuk yaşlar arada benden de dökülüyor. Bazen; Mira’nın “cici abla, kardeşinle ne güzel oynarsın sen…” gibi gıcık yaklaşımlara verdiği “o annemin karnından çıktığında oynayamayacak kadar küçük olacak, büyümesini beklememiz gerekecek” gibi bir bilmiş cevapta… Hatta Itır‘la Kıtır’da Bira-Patates-Kokoreç eşliğinde muhabbetimiz sonrası (arada epidural ve sünnet mevzularına girilmiş olsa da :P ) kendimi hala çıtır hissederken, dönüşte Cenk ile ilk Kıtır’a ne zaman gittiğimizi ve aslında çıtırlığın falan kalmadığını farketmemde… Ama en çok da Nurturia‘dan tanıdığım güzel kadınların, bizi yolcu etmek üzere apar topar bebelerini, kocalarını satıp geldikleri akşam yemeğinde verdikleri bu iki kolye ucuna baktığımda… Şaka maka iki çocuk annesi oluyorum ben diye idrak ettiğimde…

Read more…