Archive

Archive for the ‘gezmelik’ Category

Oslo’dan öncesi…

Temmuz 4th, 2009 banu 4 comments

Anlatmaya daha yola çıkmadan öncesinden başlamak gerekiyor. Çünkü başımıza neler geleceği daha o günlerden belli idi… Gideceğimiz haftanın başında, bir yıldır üzerinde çalıştığımız, benim için son derece önemli bir kongre başlıyordu. Dolayısıyla önceki haftalarda, bunun doğal yoğunluğu vardı. Zorlayan kısmı, aynı tarihlere, benim için aynı derecede önemli, iki ekstra projenin daha kritik işlerinin çakışması idi… Çook uzun zaman sonra ilk defa doğumdan önceki zamanlardaki tempoya yakın bir çalışma dönemi yaşadım. Hemen hemen hiç bir akşam Mira’nın yemeğine yetişemedim. Mira ile doğru düzgün ilgilenemedim. Garip ve suçlu hissettim.

Kongremiz hafta başında olunca, mecburiyetten hafta sonu da çalışıldı. Sadece Pazar günü Babalar Günü şerefine Papazın Bağı’nda küçük bir kaçamak yaptık ama akabinde ailecek benim ekibin yanına gittik. Resimler çocuk işçi çalıştırdığımızın ispatı gibi oldu :)

Read more…

Oslo’dan bildiriyoruz…

Haziran 28th, 2009 banu 10 comments

… ama bir kaç saat sonra Ankara’ya dönmek üzere yola çıkıyoruz.

Oslo seyahatinin bilançosu şöyledir…

  • Mira haftalardır kendisi ile ilgilenmediğimden galiba… beni 100 metre öteden gördüğünde “anne memme” diye koşmaya başladı… Sessiz sakin melek kızım oldu bir kelek ve o kadar çok bağırdı ki… 2000 kişilik kongrede en çok duyduğum söz “Banu ok we all learned anne but what does meme means?” oldu.
  • Oslo’ya vardığımız gün Mira’nın tüm vücudunu kocaman (2-3cm. çapında) kırmızı plaklar kapladı. Başta çok korktuk. İlk defa yurtdışından doktorumuzu aradık. Hatta hastanenin yolunu bile tutmayı düşündük. Ancak hiç ateşi yoktu. Yanımızdaki doktor arkadaşların soğukkanlı müdahalesi ile atlattık. Bugüne kadar hiç allerji olmadığı için yol boyunca yaladığı uçak koltuklarındaki temizlik malzemelerinden kaynaklandığını düşünüyoruz.
  • 3 haftadır çıkmayan 1 azı sonunda koca bir diş boyunda şişti. Kistik bir şey oluştu üzerinde… Gazlı bez masajı yaparken dün akşam kanadı… Bu sabah minik bir diş ucu gözüktü tümseğin üstünde… kurtuluyoruz galiba…
  • 4 gündür buradayız ve neredeyse hiç ama hiç bir şey yemedi. Hava gece 1 de kararır gibi yapıp sabah 5te apaydınlık olunca da neredeyse hiç de uyumadı. Fotosentez ile beslendi…
  • -30 derece uygun yapılmış olan şehir tarihinin en sıcak günlerini yaşadı… Her gün yağmur gösteren havadurumuna inanarak gelen bizler ne giyeceğimizi şaşırdık. Hissedilen sıcaklık bize göre 50 derece falandı.

Read more…

Categories: gezi notları, gezmelik Tags: , ,

Madrid Hayvanat Bahçesi vs. AOÇ

Haziran 8th, 2009 banu 5 comments

Bir kaç hafta önce Mira’nın kız arkadaşları ile AOÇ Hayvanat Bahçesi‘nde buluşmuştuk. Teknik sorunlarım nedeni ile pek fotoğraf çekememiştim. Fotoğraf olmayınca yazı da koyamadım. Kızlar açısından çok güzel bir gündü. Selin, Zeynep ve Ada‘nın bloglarına bakarsanız günün detaylarını görürsünüz. Çocuklar için şu an heryer, herşey yeni, farklı, keşfe açık… çok eğlendiler. Ama biz anneler aramızda dillendirmesek de kentimizin hayvanat bahçesinin durumuna çok üzüldük. Çok kısa bir süre önce medeni standartlarda bir hayvanat bahçesini görmüş olmam ise içimin çok daha fazla acımasına neden oldu.

AOÇ Hayvanat Bahçesi’nin temelleri modern bir anlayışla 1933 yılında atılmaya başlanmış ve 1940 yılında halka açılmış. Bugün 32 hektarlık bir alan üzerinde 199 türden 2500 hayvana evsahipliği yapıyor. Ancak zamanının modern hayvanat bahçesi geçen yıllarda ne yazık ki fena halde yıpranmış. Zamanında yapılacak basit yatırımlar ile bizim hayvanat bahçemizin de Madrid’teki gibi bir yer olabileceğini düşünmeden edemiyor insan… Okuduğum haberlere göre AOÇ Hayvanat Bahçesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmiş. Ankara Hayvanat Bahçesi Atatürk Orman Çiftliği`ndeki Çimento Fabrikasının bulunduğu verimsiz tarım alanına taşınacakmış. Yeni hayvanat bahçesi dünyanın en büyük ve en modern hayvanat bahçelerinden biri olacakmış. Hepimiz için hayırlısı olsun diyelim…

Read more…

Sosyalleştik biz

Haziran 3rd, 2009 banu 7 comments

İşler yoğun ve zor… Gün geçtikçe beter bir hal alıyor. Hani şu önce varlığı red edilen, sonra teğet, en nihayetinde sürtünerek geçeceği söylenen mesele bizi, derince deldi ama geçemedi… Bir de üzerine “hamili kart yakinimdir” desteği olmadan devletimin dairesinde işlerimizi halletme gibi ütopya yaşamaya kalktık. Günlerce sabah memurlardan önce oradaydık, mesai bitiminde boş döndük. Gelinen nokta dedim ya; ütopya… Sabah Hatice kapıdan girince ben bacadan kaçar gibi işe gidiyorum. Akşam ise ben kapıdan o bacadan… İşte aklım yüz parça bir şeyler yapıyorum. Yüz parçayı da bir an önce bir araya getirmem lazım. Vaktim dar… Dün Görkem uğradı onu mu yetiştirecem, bunu mu derken iki kelam konuşamadım. - Gorki kusura bakma lütfen - Kaçarcasına eve geliyorum ve dünyam değişiyor. Ama yarım anne, yarım eş, yarım iş, yarım evlat… bugünlerin özeti budur.

Aslında bu yazdıklarım “ondan şikayet, bundan şikayet” durumu değil… Kabullendim ben bunu… Bugünlerin böyle geçmesi gerekiyor. - anahtar kelime “geçecek” olması - Nefes alınacak en küçük kaçamağı değerlendiriyoruz, elimizden geldiğince… Özellikle hafta sonları derin derin nefes alıyoruz, hafta içi dişimizi sıkmak için…

Önceki haftasonu arkadaşlarımız Funda, Ercan, bir numaraları Defne ve yeni numaraları Deniz ile çok güzel dolu dolu bir gün geçirdik. Önce Çıtır Simit’te kahvaltı ettik. Sonra Bilkent mezunlar panayırına gittik. Biz pek tanıdık birilerini göremedik ama Mira yeni arkadaşlar ile tanıştı. Ve günün sonunda da Panora Zıkkım’da yemek yedik.

Read more…

Madrid

Mayıs 26th, 2009 banu 11 comments

Araya bir Eskişehir, bir de Antalya girdi. Bunlar Mira’sız olunca anlatacak fazla bir şeyim yoktu. Sabahın köründe o uyanmadan gittim, gecesine döndüm uyuyordu… Yanıbaşımda oturmalarına rağmen babam için hiç yardımcı olamıyorum. Annem çok yoruluyor… Bu arada kardeşim Baha ve eşi Özge Amerika’dan destek kuvvet geldiler… Ben daha ne olduğunu anlamadan 2 haftacık kalıp, geçen Cuma da geri döndüler. O günlerin kısa bir özetini geçerim bir ara… Ama önce ruhuma iyi gelen, sözde iş gezimize kaldığım yerden devam edeyim. Bir ay oluyor gidip geleli… Yine de yazayım… Hem Mira’nın bilinçli olarak en çok eğlendiği gezi olması dolayısıyla burada yer alması şart… Hem de Evora’yı bu kadar anlattıktan sonra Madrid’te de haksızlık olmasın…

Mira’cım henüz içimde 3 aylık bir mercimek iken Cenk ile iki günlüğüne gelmiştik Madrid’te… Ama koskaca bir öğlenden sonrasını ve geceyi bulantı ve baş dönmesi ile uyuyarak geçirmiştim. Oysa hamileliğim boyunca pek rahattım. Son güne kadar çalışmış, bir sürü seyahat ve kongre sığdırmıştım. Dönüp dönüp Madrid’e yazık oldu demiştim. Bir gün mercimekle gelmeyi dilemiştim.

Read more…

Parque Infantil - Evora’da bir oyun parkı ve oyun evi

Mayıs 11th, 2009 banu 7 comments

Eye of the Tiger from banu akman on Vimeo.

Çocuk sahibi olduktan sonra her anlamda dünyaya bakışımız değişiyor. Daha önce önemsiz gelen bir çok detay dikkatinizi çekmeye başlıyor. Bizim, Evora’da, Mira’dan önce önünden yürüyüp geçeceğimiz, bir çocuk parkına çarpılmamız gibi…

Read more…

Yola çıkış, Portekiz ve Evora

Mayıs 7th, 2009 banu 4 comments

Gittik geldik hatta Oslo yolları bile gözüktü ufukta… Ama hala anlatamamıştım Portekiz ve İspanya günlerimizi… En sonunda çektiğimiz fotoğrafları da topladım. Başlayabilirim anlatmaya…

Uçuşumuz sabah 6′da olunca, evden 3:30 gibi çıkmamız gerekiyordu. Bunun için Mira’cıma geceden yol pijamalarını giydirdim ve yatırdım. Maksat uykusunu bölmeden yola çıkabilmekti… Tabi benim ince planlar her zaman ki gibi işlemedi :) Mira hemen peşimiz sıra uyanıp, pıtır pıtır yanımıza geldi… Havaalanı yolu boyunca ve uçağa binene kadar bıcır bıcır anlattı, koşturdu, hiç durmadı…

Read more…

Yola hazırlık

Nisan 17th, 2009 banu 13 comments

Tüm geziler ile ilgili ince ince notlarım ve fotoğraflarım hala hazır yazılmayı bekliyor. Geçmişe döneceğim tek tek yazacağım onları… Şimdi ise yeni bir seyahat daha kapıda göründü… Yeni rotamız Lizbon (aslında yakınındaki küçük bir kasaba Evora) - Madrid… Pazar günü sabah çok erken yola çıkıyoruz. 2 gece Evora’dayız. Küçük bir toplantım var. 3. gece Lizbon’dan yataklı trene biniyoruz (bu bölümde Mira ne yapacak heyecanla bekliyorum). Sabah Madrid’te olacağız. Sonrasında; beni kısmetse sonucu iyi olacak yorucu çalışma günleri, Cenk ile Mira’yı ise güzel güzel gezmeler bekliyor. Benim aklımın yarısı Ankara’da kalmaya devam ediyor ama derin bir nefes alıp dua ediyorum…

Ocak ayındaki Zurih - St.Christoph - Viyana seyahatinin en KORKUNÇ bölümü yola çıkmadan önceki bavul hazırlığıydı. Herşey aklımdaydı ama son güne kadar toplanmaya başlayamadım. Son gün ise işten erken çıkmadım. Eve geldiğimde Mira’cım bavul ile değil kendisi ile bizzat benim ilgilenmem konusundan net ve ısrarcıydı… Kendisini bir an önce uyutma planlarımı hissederek sonuna kadar direndi. Erken uyumak bir yana, hala kırılamayan bir terör yaratma ve memede asılı kalma rekoru kırdı… Cenk bu süre zarfında bavulların alt yapısını hazırlamaya çalıştı. Gecenin bir yarısı Mira pes etti… Uyudu… Ben toparlanmaya başladım. ve ELEKTRİKLER KESİLDİ ! Işıklar ile birlikte benim aklımdaki liste de uçtu gitti ! Yola çıkmamıza sadece 5 saat kalmıştı. Mum ve el feneri ışığında ne unuttuk endişesi ile bavullarımızı toparladık. Neredeyse hiç uyumadan yola çıktık… Neyse ki başladığı gibi gitmedi… Tüm zorluk yola çıkana kadardı…

Read more…