Archive

Archive for the ‘gelişim notları’ Category

Yola çıkma arifesinde…

Şubat 24th, 2011 banu 19 comments

Bu blogu Mira’ya hamileyken tutuyor olsaydım, hamileliğim hakkında şimdiye kadar sayfalarca yazmış olacağımı tahmin ediyorum. Şimdi ise Nurturia‘ya girmesem, oradaki iki yıldız arası gebelik haftasını görmesem, hepten unutacağım, kaçıncı haftada olduğumu… İkinci çocukta daha rahat bir anne olursunuz derler ya, hamilelik için de geçerli bu durum; detaylar daha az önemsendiğinden değil, önceliklerimizin değişmesinden kaynaklı… Evet, 32 haftalık kocaman bir hamileyim ve niyetim doğurup ayrıntıları unutmadan önce bu hamileliğimi uzun uzun paylaşmak ama biraz bekleyecek o yazı… Şimdi uzun yola çıkma arifesindeyiz. Yarın sabah Mira ve ben 3 aylığına Amerika’ya gidiyoruz.

Gitme kararımızı biraz son dakikada netleştirebildiğimiz için şimdi iki ayağımız bir papuçta… ama ortada hazır bir bavul bile yok :P Neyse ki oraya gittiğimizde, tempomuz yarı yarıya inecek… Mira yarım gün okula giderken, ben de sadece yarım gün çalışabileceğim :) Yine kardeşim, Özge’miz, Bora’mız, annem ile kalabalık olacağız. Hepimiz sınırlı-süreli komün hayatı nimetlerinden faydalanacağız. Ve Mira o kadar heyecanlı ki, doğumgününden beri her sabah gözünü “bugün gidiyor muyuz?” diye açıyor. Zaman aralığı daraldıkça da sabırsızlığı artıyor. Öyle ki; bu hafta her sabah “hayır Mira’cım şu kadar gün kaldı gitmemize” dediğimde “ama bugün gidelim” diye gözünden boncuk boncuk yaşlar dökülerek çıkabildik hep evden…

Aynı boncuk boncuk yaşlar arada benden de dökülüyor. Bazen; Mira’nın “cici abla, kardeşinle ne güzel oynarsın sen…” gibi gıcık yaklaşımlara verdiği “o annemin karnından çıktığında oynayamayacak kadar küçük olacak, büyümesini beklememiz gerekecek” gibi bir bilmiş cevapta… Hatta Itır‘la Kıtır’da Bira-Patates-Kokoreç eşliğinde muhabbetimiz sonrası (arada epidural ve sünnet mevzularına girilmiş olsa da :P ) kendimi hala çıtır hissederken, dönüşte Cenk ile ilk Kıtır’a ne zaman gittiğimizi ve aslında çıtırlığın falan kalmadığını farketmemde… Ama en çok da Nurturia‘dan tanıdığım güzel kadınların, bizi yolcu etmek üzere apar topar bebelerini, kocalarını satıp geldikleri akşam yemeğinde verdikleri bu iki kolye ucuna baktığımda… Şaka maka iki çocuk annesi oluyorum ben diye idrak ettiğimde…

Read more…

Hamile-i ruhiyem, 2011 ve hurmalı baharatlı kurabiyeler

Aralık 31st, 2010 banu 1 comment

Bacak bacak üstüne atmayı geçtim, bacaklarım hafif ayrık oturuyor, ufak ufak iki yana sallanarak yürüyorum. Mira’yı kucağıma alıp bir kat merdiven çıkınca köpek gibi solumaya başladım. Zaten toparlak yüzüm artık tostoparlak… Uçlarından al deme gafletinde bulunduğum Osman’ın, saçlarımı 25cm. kısatması da cabası oldu… Hamileyim ve kocamanım… Henüz 24. haftada olduğumu ve bundan sonra önlenemez bir hızla büyüyeceğimin idrak etmiş durumdayım :S Dün itibarı ile de beklediğim gebelik diyabeti teşhisimi doğrulattım ama Pazartesi’ne kadar duymamazlıktan gelmeye karar verdim.

2011′e girerken bu akşam için bir son dakika organizasyonu yaptık. Benim eve sığma gibi bir şansımız olmayacağı için cümbür cemaat annemin evinde toplanacağız. Biz küçük çocukken de annemle babam aileyi ve aile kadar yakın arkadaşlarını toplardı… Birlikte yemek yenir, tombala oynanır, dansöz izlenir…  Azıcık büyüdüğümde tüm atraksiyon bittikten sonra başlayan Pop Saatini dört gözle beklediğimi hatırlıyorum. Hatta sonrasında gençler bir korku filmi bile patlatırdık :) 3 kardeş olmanın avantajını en çok böyle akşamlarda çıkartıyorduk.

Read more…

Emzirme Reformu Anketi

Aralık 27th, 2010 banu No comments

EMZİRME REFORMU GEREKLİ ! Çalışan Gebe ve Blogcu Anne‘ye Emzirme Reformu hareketini başlattıp, sahiplendikleri için teşekkür etmeli, daha çok kişiye duyurulmasını sağlamalı… ben bu konuda çok yazmak istememe rağmen tembellik ediyordum. Blogcu Anne herkesten cevaplamasını istemiş, benim de yazmak için bahanem oldu… (okuyanlara burada artık sadece anketler cevaplanıyor gibi gelmeye başlamıştır ama yakında düzelecektir diye not düşeyim :) )

(1) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç?
Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yüzde 1,3. (Kaynak UNICEF Türkiye). Annelerin yüzde 98′i doğumdan sonra emzirmeye başlıyor, fakat ilk iki aydan sonra genel emzirme sorunları veya işe başladıklarında yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle emzirmeyi ve anne sütüyle beslemeyi sonlandırabiliyorlar.

Durumun çok parlak olmadığını düşünüyordum ama yüzde 1.3 aklıma bile gelecek bir rakam değildi.

Read more…

Okulla gitmek (ya da gitmemek…)

Aralık 14th, 2010 banu 9 comments

Damla bir zaman önce bir anaokulu anketi başlatıp, bana da paslamıştı. Mira okula başladığından bu yana okuldaki hayatından pek bahsetme fırsatı bulamamıştım. Yine uzun ara verdim ama güzel bir bahanem oldu…

1. Çocuğunuzu kaç yaşında kreşe gönderdiniz/göndermeyi düşünüyorsunuz? Kreşe göndermek için beklediğiniz yaş dışında bir şey var mı?

Mira tam 22.5 aylıkken yuvaya başladı. Bir yılı aşkın bir süredir Binbir Çiçek Çocuklar Evi Montessori Önokulu‘na devam ediyor. Haftada 3 yarım gün olarak başladık sonraki 2 ay içerisinde haftada 5 yarım güne çıktık. Son bir aydır da 5 tam gün olarak devam ediyor.

Read more…

Doğal Ebeveynlik tembel annelerin tercihi mi?

Kasım 10th, 2010 banu 36 comments

Belki biraz anormallik göstereceğim ama doğumdan bu yana anneliğimin iyi veya kötü, şu veya bu ekole ait olduğunu hiç sorgulamadım ben… Kusursuz değilim ama hatalarım için de kendimi yemedim. Daha Mira aramıza katılmadan Cenk ile nasıl anne-baba olacağımızı irdelerken, ana-babalıkta bir miktar hata payının pek normal olduğunu %100lük bir performans için kendimizi kasmamızın gereksizliği konusunda hemfikir olmuştuk. Bana göre anne-babanın vermesi gereken güven ve sevgi gibi en temel ihtiyaçları yerine getirdiğimiz sürece telafi edilemeyecek, onarılamayacak bir hata yok ebeveynlikte…

Hamileliğim süresince Tracy’den, Ferber’e, Karp’tan, Sears’a bir çok çocuk yetiştirme ekolünün kitabını okudum. Akıl süzgecimden geçirdiğimde saçma gelen yanlarına uyuz olmak yerine kulak tıkadım, kendi doğamıza uyabilecekleri, yeni yaşantımızı kolaylaştırabileceklerimi almakla yetindim. Ferber’de çocuğu ağlasa bile uyumaya terk etmek kısmına değil, uyku öncesi tutarlı bir rutin kurmanın olumlu etkisine takıldım. Tracy’nin yemek-aktivite-uyku-kendine vakit ayır sıralamasını ve erken tuvalet eğitimi yaklaşımını çok beğendim. Karp sayesinde kundaklamayı akıl ettim, 2 yaş krizlerinde ilk yapmam gerekenin derdine onun gözünden bakabilmek ve onu anladığımı anlatabilmek olduğunu öğrendim. Ama en çok Sears’ın dünyaya çocuk gözü ile olduğu kadar anne gözü ile de bakabilen yaklaşımına bayıldım.

Son zamanlarda bloglarda, sosyal ağlarda, yakın ve uzak çevremde Attachment Parenting - yani Doğal Ebeveynlik ile ilgili daha çok şey okuyor, duyuyorum. Doğal ebeveynliğin; SADECE kazık kadar olana kadar emzir, ağlamasına üzülmesine asla müsade etme, birlikte uyu, kucağında taşı, davranışlarının zamanı geldiğinde düzelmesi için sabırla bekle şeklinde yansıtılmasına, hatta ileri giderek bunları yapmayan annelerin “doğal olmamakla” suçlamalarına çok şaşırarak bakıyorum. Doğal Ebeveynliğin bahsi geçen olmazsa olmazlarının sertçe dile getirildiği ortamlarda benim araştırdığım / okuduğum / algıladığım Doğal Ebeveynliğin “Soft Attachment Parenting” olarak algılanmasına da pek şaşırmıyorum.

Read more…

İki çocuk annesi oluyorum

Ekim 21st, 2010 banu 51 comments

Mira’nın son zamanlarda heyecanlı bir giriş yapmak istediğinde söylediği gibi… Tadaaaam… Evet, ikinci defa anne oluyorum ben :) Hemen hemen ilk üç ayımı tamamladığım göz önüne alınırsa çok çok yeni bir haber sayılmaz. Ancak haberi paylaşmak istediğimiz kişilerin, bunu bizden önce internet üzerinden duymasını hiç istemedik. Hiçbirşey yazmak istememe hissim de, yerimizde duramayıp kimse ile görüşememiz üzerine tuz biber oldu. İlk anneliğimde de anne olma kararı üzerine hamilelik durumumu öğrendiğimde öyle içim kıpır kıpır falan olmamıştı ama bunda fiziksel değil ama ruhsal olarak daha da rahatım. Bekliyoruz bakalım zaman ne gösterecek…

İki numara benim vurdum duymazlığıma mı alınıyor bilmiyorum ama her fırsatta “hop ben de buradayım” diye kendini hatırlatmak için elinden geleni yapıyor. İlk hamileliğin, ilk trimesterinde - sadece 1 hafta dışında - kendimi hep 10 kaplan gücünde hissederken, bundaki kalıcı bulantı hissi beni resmen tuvalete yapıştırdı. Bu arada, biz ayak üstü söyleyip insanları şok etmeyelim diye ince ince düşüneduralım, Mira her önüne gelene ısrarla “biliyormusun benim annemin çoook midesi bulanıyor ve hep kusuyor” diyerek bangır bangır ilan etmekte kardeşinin geleceğini…

Read more…

Yavrusunun büyümesine adapte olamayan anne sendromu

Mayıs 29th, 2010 banu 16 comments

- yok ! yok ! yok ! havuçlu değil ! ben onu sevmiyoum. çikolatalı istiyom. ben biliyom, sen çikolatalı sevmiyon ama ben seviyoum ! çikolatalı üçgen pastadan yemek istiyom. havuçlu yemicem.

Dün sabah Mira’dan duyduğum bu cümle ile dondum kaldım, silkelendim, kendime geldim. Olay anında, kahvaltı yaptığımız pastanede omlet sonrası (!) yiyeceği pastayı seçiyordu(m) ve sabah sabah omleti es geçip sadece çikolatalı mozaik pasta yemesini kendime yediremeyeceğimden, havuçlu keki tavşanlar gibi yersin diye yutturmaya çalışıyordum. Karşımdaki henüz 2,5 yaşında bile olmayan, halen emerek uyuyan, tam şahsına münhasır bir cüce ve ben bu detayları unutuyorum. Üstelik o benim çikolatalı pasta sevmediğimi atlamayacak kadar dikkatliyken, ben onun çikolatalı pastaları çok sevdiğini göz ardı edecek kadar avanağım. Read more…

Jessica’nın aşkına…

Ocak 11th, 2010 banu 6 comments

Binbir Çiçek‘te bugün;
Mira’cım “ben işe gidiyorum” dediğimde, “anne üüüü kal… kal” diye isyan bayrağını kaldırdı.
Hilal Hanım ona “Anne işe gitsin. Sen Jessica’ya havuç vermek ister misin? diye sorunca…
“isteeerem… tamam… sen git” dedi !
Jessica’nın aşkına büzük dudaklar ile çıkış vizesini aldık !

Read more…