Archive

Posts Tagged ‘yapmalık’

B.E.Ö. Doğadaki Dönüşüm - Fasulye Çadırı

Temmuz 29th, 2010 banu 18 comments

Bahçeye Mira için bir oyun evi yapma fikrimiz hep vardı. Bu sene en kolayından küçük bir kızılderili çadırı ile işe başladık. Çadırımızın sopalarını hazırladığımız noktada ise Artful Parent‘tan aldığımız ani ilham ile çadırı kumaş yerine fasulye ile kaplamaya karar verdik. Mira fasulyelerini dikti… suladı… topraktan çıkışlarını izledi… yavaş yavaş büyümesine şahit oldu… Sonunda içine girip oturabileceği küçük bir çadırı oldu.

Read more…

B.E.Ö. - Cumhuriyet

Ekim 30th, 2009 banu 9 comments

Atatürk’ün gülümseyen fotoğraflarından oluşan “Gülen ve Gülümseyen Türkiye” sergisi Ankara Anadolu Ajansı Sanat Galerisi’nde açıldı. 29 Ekim’de Mira’yı bu sergiye götürmeyi istedim ama olmadı. Sergi 7 Kasım’a kadar açık olacakmış. Mutlaka ziyaret edeceğiz.

Çocukken ilk defa Atatürk’ün gülümseyen bir resmini gördüğümde çok şaşırdığımı hatırlıyorum. O yıllarda heryerde sadece ciddi bakışlı smokinli yada kalpaklı Atatürk fotoğrafları vardı. Atatürk’ün gülümseyebileceğini hiç düşünememiştim. Bu sergi bana kendi şaşkınlığımı hatırlattı ve Mira’nın öncelikle Atatürk’ün neşeli yüzünü tanımasını istedim.

Read more…

Öylesine bir Pazar günü… Opera ile tanışma… Çok sportif bebekler…

Ekim 20th, 2009 banu 7 comments

Cumartesi gece kavuştum evime… Evimi pek seviyorum. Dönüşleri çok seviyorum ama peşi sıra gelen ıvır zıvır için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Her şey oluyor benden ama şu evin hanımı olmuyor bir türlü… Boşalttığım bavullar üzerine kocanın dönüşümüz için itina ile sakladığı çamaşırlarını görünce kaçasım geliyor dörtnala… Neyse şikayet etmeyim, zaten hiç kasmıyorum, aynen de kaçıveriyorum.

Pazar sabah Leyla Gencer Sahnesinde Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin “Çocuklar için Öylesine Bir Dinleti” isimli müzikal oyunu vardı. Babası da kızının ilk tiyatro deneyimine gelemediği için hayıflanıp dururdu. Bari ilk defa opera ile tanışmasına eşlik edeyim dedi. Bana da şahane bahane oldu…

Sabah kahvaltı ardından Leyla Gencer Sahnesinin olduğu Ostim Oto Pazarına doğru yola döküldük. Yolda Mira’ya abilerin ablaların sahnede şarkılar söyleyeceğini anlattık. Şarkıları var anladı ya hemen “dans ee.. dans eee” (dans da var mı?) diye sordu. Evet cevabı ile dans etmeye de başladı ve 2 dakika sonra tos diye uyudu. Çocuğum geçen hafta boyunca mini disko, dans, sonrası uyku üzerine programlanınca “aha dans da ettik, hadi uyuyalım bari” kodu devreye girdi galiba… Sahnenin önüne geldiğimizde halen uyuyordu. Cenk’e “uyanacak mı sence?” derken, arkadan “ııı ıhhh” diye cevap verdi. “abiler ablalar içeri giriyorlar” deyince ise hemen ayıldı. Cin kesildi. Koltuktan çıkartmamızla arabadan atladı. 1 dakika önce uyumak isteyen o değilmiş gibi kolumuzdan çekiştirerek soktu bizi binaya… Abiler ablara b..k yese yiyecek yaa… bu da ayrı bir yazı konusu olsun hadi…

Read more…

Son günlerde…

Temmuz 19th, 2009 banu 4 comments

Evde bir üretim, bir hareket alıp başını gidiyor… İçimde de tuhaf bir huzur var. Bizim ailenin tipik zor zaman yaklaşımıdır; akılları boşaltabilmek için çeneler, eller, vücutlar çalışır… Annem bebekler için keçe şapka yapımına başladı… - muhteşem oldular bir ara blogu için fotoğraflarını çekmem lazım. - Babamın yatılı bakıcısı, Maya iki güne bir bol ajurlu bir kazak bitiriyor. - Kadın tam annemin ruh ikizi hiç boş durmuyor. - Halam babaannemden kalan oyalar ile bize kolyeler yapıyor. - Hergün bize gele gele o da duruma adapte oldu. - 25 yıllık emektarımız Satı Teyze sadece anneme yardımcı olabilmek için hergün yarım gün uğruyor, babamın durmaksızın yıkanan çamaşırlarını ütülüyor, bir yandan da Mira’ya incecik kazaklar örüyor. Baha ve Özge işlerini de getirdiler, Türkiye’den çalışıyorlar… Süha akşamın dokuzunda 5 km koşuya çıkıyor… Cenk’in de çenesine vurdu, kimsenin modunu düşürmemek için kendisi seyircisi bol seyyar standupçı modunda… Ben de işte pek yoğunum ama gece kendimi mutfak terapisine alıyorum… Dondurma yapmaya verdim kendimi… Yapıyorum, yediyorum. Il Laboratorio del Gelato‘nun Türkiye şubesi gibiyim :P - Bir ara fotoğraf çekip yazayım tarifleri… -

Bu koşturmaca ve kalabalıkda Mira çok mutlu… Gerçekten de size hayat veren bir canlıyı uğurlarken, sizin hayat verdiğiniz bir canlı, size güç öyle bir veriyor ki şaşıp kalıyorsunuz… En can acıtıcı zamanlarda annemin metanetine, ortalığı çekip çevirmesine hayranlıkla karışık hayretler içerisinde kalıp “İyimisin… Nasıl bu kadar güçlü oluyorsun?” diye defalarca sormuşumdur. O da her seferinde “İyiyim tabi anne olursan sen de anlarsın” derdi. - laftaki ince kinayeye dikkat - Neyse anladım sonunda annecim…

Read more…

Yeni beceriler için yeni oyunlar… (bölüm 2)

Nisan 4th, 2009 banu 3 comments

Yeni beceriler için yeni oyunlar… (bölüm 1) den devam…

3) Merak (curiosity)

Öğrenme arzusu doğumla birlikte gelen bir duygu. Yaşamın hiç bir döneminde dünya çocuklukta olduğu kadar ilginç veya surprizler ile dolu gelmiyor. Çocuklar için hiçbir detay dikkaten kaçacak kadar küçük değil. Bu merak duygusu ile, çocuklar zaman zaman güvenlik limitlerini zorlayabiliyor veya ortalığı arapsaçına çevirebiliyor. Merak duygusunu yönlendirildikçe, çocukların yaratıcılık ve analitik düşünce becerileri hızla gelişiyor. Read more…

Yeni beceriler için yeni oyunlar… (bölüm 1)

Nisan 2nd, 2009 banu 7 comments

Hatırlıyorum… Yaşım 30′u geçip, çocuk sahibi olmamız fikri aklıma düşmeden çok çok önceleri, ne bebek, ne de çocuklar ile vakit geçiremezdim… Sıkılıyorlarmış gibi gelirdi ama itiraf ediyorum aslında sıkılan bendim. Karşımda gördüğüm sadece benim sıkılgan psikolojimin bir yansımasıydı.

Amazon’dan 4 al 3 öde kampanyası ile hamileyken aldığım kitaplardan biri idi :
The 2,000 Best Games and Activities… Sadece 344 sayfada bebeklikten - 8 yaşa kadar aktivitelerin anlatıldığını okuyunca kitabının kapsam ve içeriğinden kuşku duymuştum. Bebeklik dönemine ait fazla bir şey bulamayacağımı, diğer yaşların ise çok yüzeysel geçildiğini düşünmüştüm. Kampanya kapsamında alacak 4. kitabı bulamayınca nasıl olsa bedavaya gelecek diyerek almıştım. Mira aramıza katıldıktan sonra bu kitap hakkındaki fazla ön yargılı yaklaştığımı düşündüm. Şimdiler de ise çok çok önyargılı yaklaşmışım, iyi ki almışım diyorum.

Read more…

Yiğit Paşa’nın doğumgünü

Mart 19th, 2009 banu 7 comments

Yeni hafta sonu kapıya dayanmışken, ben yine geçen hafta sonu diye başlayan bir yazı yazmaya başlıyorum. Acilen günün 25 saate ve haftanın da 8 güne çıkartılmasını talep ediyorum. Aklımda evde ve işte yapılacak yüzlerce proje, çekmek istediğim binlerce fotoğraf, yazmak istediğim onlarca yazı… Hiç birine elim gitmiyor… İşyerimde bir haftada bir mektubu ancak yazdım. Ev tarumar. Mira’cıma sarılıp, kıvrılıp uyuyasım var. Ama Mira’nın hiç uyuyası yok… Fotoğraf makinamın netlik ayarı bozuldu. Fotoğraflarım da aklım gibi pek bulanık…Tamire götürmeye korkuyorum. Çok bozuğum çok…

Uzatmayayım… Geçen hafta sonu Görkem’lerde Yiğit’in 1. yaşını kutladık. Bizim bebek çetesi tam kadro bulunamadı ne yazık ki… Selin yurtdışındaydı… Emre hastaydı… Arda‘cım gece ateşlenmişti… Çınar ve Mira temsil ettiler çeteyi :) Yiğit paşa da bir gece önce başlayan kutlamalar sonucu biraz halsizdi… Ama anneannesinin doping çorbası ile hemen kendini toparladı. Clark Gable gülüşünü yüzünden eksik etmedi. Günün en güzel sürprizi ise Nilsu ile tanışmak oldu…

Categories: buluşma Tags: ,

Bilmece Kartları

Mart 3rd, 2009 banu 26 comments

Son zamanlarda Fikret Kızılok - Bülent Ortaçgil’den Büyükler İçin Çocuk Şarkıları albümünü daha bir keyifle dinliyoruz. Miracım odasındaki IPod’un önüne geliyor… Hop hop zıplayarak açmamızı istiyor. Olmadı eline IPod’un kumandasını geçiriyor. Öyle böyle bir şekilde kendisi açmayı başarıyor. Bahtına çıkan şarkı eşliğinde sallanmaya başlıyor.

Albümden “Bilmece” dilimize dolandı kaldı. Annesi, babası, anneannesi, Haticesi herkes evde “Tostoparlak bir küçük böcek diye…” tutturup gidiyor.

Read more…